Burak Emre Günay ile E-Ticarette Son-Adım Teslimat

Burak Emre Günay ile E-Ticarette Son-Adım Teslimat

2020 yılında Orta Doğu’da en çok finanse edilen 50 şirket arasında 25. sırada yer alıp bir yıl sonrasında 9. Sıraya kadar yükselen iMile’ın bir sonraki hedefi nedir? Geçtiğimiz yıl Türkiye’de faaliyete geçmenizden yola çıkarak sıradaki istikametin Avrupa olduğunu söyleyebilir miyiz? Polonya haricinde Avrupa ağını genişletmek planlarınız arasında yer alıyor mu?

Kurucumuz olan Bayan Rita, AliBaba ve AliExpress’de CFO olarak görev almış bir kişi. İlerleyen süreçlerde Huawei’ye geçiyor ve bir detayı fark ediyor: B2C’de bir açık var, genelde Çinli e-ticaret firmalarının dünyaya doğru şekilde açılmadığını ve orada doğru çözümler bulamadığını görüyor. Birden akıllarına bu yol geliyor ve işlerini Dubai’de başlıyorlar. Tabii ki bununla beraber doğru network asıl yatırımlardan bir tanesi ve burada doğru çözüm ortağı olmanın da getirileri var. En çok fonlananlarda 25. sıradan 9. sıraya, sonraki dönemde de bir numaraya kadar çıktılar.

Şu anda Suudi Arabistan’da ilk üç içerisindeler. Bazı aylarda hacimde birinci oluyorlar, bazen ikinci oluyorlar. Bu aralıkta gidip geliyorlar. Yani IMile’ı tanımlamak gerekirse e-ticarete özel bir hizmet sunuyor. IMile’in bulunduğu sektör dünyada zaten büyüyen ve gelişen bir sektör, Kovid öncesi ve sonrası biliyorsunuz; Kovid öncesi normalde herkes marketlere giderdi, alışveriş yapardı ama Kovid sonrası şu anda kapıya alışveriş online olarak daha çok arttı.

IMile’da buraya özel hizmet verdiğinden dolayı şu anda çok hızlı bir şekilde devam ediyor. Hedef bir numara demeyeceğim. Hedefin holdingleşme olduğunu düşünüyorum. Çünkü fonlanmanın belli bir yerden sonra artık şirketleşmeye geçmesi gerekiyor. Şu anda beşinci sene ve devam ediyorlar.

Sorunun ikinci kısmına geçecek olursak, çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Geçen yıl Haziran’ın 13’ünde kuruldu ve ben ilk çalışanlarından biri olarak başladım. Ardından bu sene Ocak ayında Polonya’ya gittim, iki ay boyunca yapılanmayla ilgili olarak oradaydım. Şu anda IMile; İtalya, Hollanda ve Polonya’da şirketlerini kurdu. İngiltere’de kurulumu devam ediyor. IMile’ın stratejisi diğer büyüklerden farklı olarak ilk başta Orta Doğu sonra Arap Yarımadası ardından Mısır, Türkiye, Meksika, Brezilya ve Avustralya başlamak üzere daha çok diğer rakiplerinin odaklandığı alanlarda değil, kendi odaklandığı pazarlarda başladılar. Satış sıralaması olmayan ülkelerle başlayarak satış sıralamasında olan ülkelere geçtiler. Örneğin herkes Avrupa’ya biliyor herkes Amerika’yı biliyor ama kimse Suudi Arabistan’ın dünyadaki alışveriş başına, sepet başına en çok para harcadığını bilmiyor. IMile bu taraftan başladı ve bundan sonra Avrupa’ya devam ediyor.

Orta Doğu, Çin ve Latin Amerika’daki faaliyetlerin ardından Asya ve Avrupa arasında bir köprü görevi gören Türkiye’ye giriş yapmak şirket için riskli bir karar mıydı? Bir ülkenin pazarına girmeden önce dikkate aldığınız kriterler nelerdir ve Türkiye sizin adınıza bunların kaçını karşılıyor?

Türkiye’nin önemi geçtiğimiz dönemlerde özellikle diğer e-ticaret firmalarının artışı, AliExpress’in Türkiye’ye girmesi, Trendyol’u satın alması gibi şeyler de sıralamada en üst seviyeye getirdi. Biz, Çin başta olmak üzere kendi her şeyi üretebilen ülkeler sıralamasındayız. Örneğin bir Fransa bizim kadar üretim yapamıyor. Bizde ağır sanayiden en küçük plastik kaba kadar bütün ürünleri üretebilecek bir yapı var. Bunun da farkındalar ve e-ticaret olarak da Hepsiburada olsun, Amazon olsun veya diğerleri olsun inanılmaz bir seviyede ilerliyoruz. Bu IMile tarafında da büyük bir stratejik karar tabii ki. Suudi Arabistan’dan başlamak üzere Arap Yarımadası’nda altı ülkeye her gün çıkış sağlıyoruz. Polonya ve İtalya’da karadan çıkış yapıyoruz. Tayland olsun, İtalya olsun, Fransa ve İngiltere ve Çin gibi farklı yerlere de küçük paketler gönderiyoruz. Yani geçen seneki hacmimizle beraber, yüksek artışla Türkiye’nin en büyük e-ticaret markalarından birkaçıyla çalışıyoruz. Diğerleriyle görüşmelerimiz devam ediyor. Modanisa mesela müşterilerimiz arasında, Mavi’yle, Koton’la Trendyol ile de görüşüyoruz. Farklı firmalarla da görüşmelerimiz devam ediyor ve bunların sayesinde hiç durmadan bir seviyenin üzerinde bir çıkışla başladık. Şu anda gittikçe her ay artarak üzerine ekliyoruz.

iMile 3. Parti Lojistik olarak hizmet verdiğinden dolayı müşterilerine (kendi deyiminizle uzun vadeli ortakların) ihtiyaç duyabilecekleri depolama, sipariş toplama, nakliye gibi birçok hizmeti sağlıyor. 3PL hizmeti müşteriler açısından büyük bir kolaylık olsa da operasyon yönetiminde gerektirdiği sorumlulukların altından kalkmak zorlayıcı oluyor mu? Büyük şirketlerin yanı sıra küçük işletmeler, e-ticaret sayfaları ve şahıslarla da çalışmak bu durumda herhangi bir dezavantaja yol açıyor mu?

Aslında şöyle, 3PL dediğimiz zaman, 3.partide en önemli konu sisteminiz olması. IMile kendi IT yapısını Çin’de 250 tane çalışanla, diğer ülkelerde eklediği yapılarla beraber kuruyor. Bizim de zaten Ulaşım Yönetim Sistemi dediğimiz, dağıtım ağını yönettiğimiz ve depolama yönetimi yaptığımız kendi yatırımlarımız var. Burada sistemi kurduğunuz zaman ve doğru operasyon planlarıyla aslında en büyük şirkete, en küçük şirkete veyahut şahsa da aynı hizmeti verebiliyorsunuz.

Kendilerine yapılacak prosedürleri iletiyorsunuz; örneğin “etiketin şurada olması lazım”, “ürünün tanımını şuraya eklemeniz gerekiyor” gibi altyapıyı hazırlayıp IT entegrasyonundan sonra en büyüğü de alsanız aynı sistem oluyor en küçüğü alsanız da sistem direkt devam ediyor.

Yani zaten bu tür 3PL’de en önemli olan doğru prosedürlerin kurulması ve takip edilmesi oluyor. Örneğin herkes için 5S diye gerekli güvenlik kuramları var, önemli olan burada onun takibi. Bir kere kuruyorsunuz, takip ediyorsunuz. Bu da keza aynı. Çünkü 3PL depolamada şu anda üçüncü depomuzu açtık. Haziran başında başladık, 7.000 ve 3.000 metrekare açtık artı olarak ben dört hafta önce 10.000 metrekare daha depo açtım. Günde 10 tırlık çıkış yapıyoruz, hareket ediyoruz. Şu anda bunların hepsi hazır sistem sayesinde oluyor. Yani deponun dışı veya içi önemli değil. İçerideki prosedürü çok hızlı bir şekilde eğitip aktive etmek önemli.

Şirketin COD (kapıda ödeme) yöntemine önem vermesi müşterilerin güven kazanması açısından büyük bir unsur. Ancak elden teması gerektiren bu yöntem süreçte yavaşlığa yol açıyor mu? Günümüzde büyük firmaların çoğu sadece online ödeme kabul ederken kapıda ödeme yöntemini sürdürmeyi planlıyor musunuz?

Şimdi şöyle, oradaki yapı yine büyük şirketler, küçük şirketler veya şahıslar arasındaki hareket oluyor. Şimdi eğer dev şirketlerden bahsediyor olursak, tercih gereği dediğin gibi online tercih ediyorlar. Ama bazı özel müşteriler yani özellikle online bilgisini paylaşmak istemeyenler kapıda ödemeyi tercih ediyor. Aynı şirketten alıyor ama örneğin Suudi Arabistan örneğini vereceğim. Biliyorsunuz oradaki yapı gereği işte kadınların ve erkeklerin alışverişi biraz daha farklı ve kadınlar bilgilerini paylaştığı zaman sıkıntı olabiliyor. Genellikle onlar kapıda ödemeyi tercih ediyorlar, özel olarak gidiliyor.

IMile’ın en çok güvendiği alanlardan bir tanesi burası. Biz %98’in üzerine kapıda ödeme başarı oranına sahibiz. Yani parayı alma olasılığı diğer firmalardan yüksek, neden? Gitmeden telefonla arayarak, Whatsapp’la veya her türlü iletişim aracıyla müşteriye ulaşıyoruz ve geldiğimizi söylüyoruz. Müsait olup olmadığını soruyoruz. Onların verdiği bilgi doğrultusunda gidiyoruz. Erteleme olursa tekrar gidiyoruz ve bu toplanan para genelde bazı şirketlerde çok büyük marjlarla kesilip iade ediliyor. Zaten kapıda ödemenin en tehlikeli tarafı satıcı tarafındaki etkisi; yani mesela siz 10 TL’ye sattığınız bir şeyi kesintiler sonrası 5 TL olarak geri alıyorsunuz. Bu durum fiyatınızı arttırmanıza neden oluyor.

IMile, %1, %2 gibi özel durumlar haricinde bu parayı bir hafta içinde iade ediyor. Yani bugün sattığımız ürün, Türkiye’den Suudi Arabistan veyahut hangi ülkeye gönderiyorsanız, sekizinci günde teslimattan hesabınıza parası yatıyor. Eğer her şey planlanan şekilde ilerlerse elbette. Dediğim gibi ülkenin kültürü mesela kapıda ödeme Türkiye’de hala devam ediyor. Her ne kadar büyüklerle alışveriş yapıyor olsak da online satışta şu anda örneğin Instagram’da olsun, Dolap olsun veya diğerlerinde kapıda ödeme revaçta. Bu Avrupa’da aynı değil, orada %90 oranında online şekilde işliyor. Ama Arap Yarımadası’na baktığımızda hala yüzde ellinin üzerine kapıda ödemeyle devam ediyor. Yani bu ülkeye kültür ve seçenekle devam edecek, IMile’da bunu yapmaya devam edecek. Yani çok strateji dışında duran bir şey değil. E ticaretle beraber gelişecek bir durum, yani bitirilirse nakit ödemeler o zaman değişecektir.

Sıradaki soru biraz da sizinle ve kariyerinizle ilgili kişisel bir soru. Türkiye’de daha uzun yıllardır faaliyet göstermekte olan UPS Kargo ve Swatch Group’la çalıştıktan sonra 2022 yılında Türkiye’de faaliyete geçen iMile Lojistik’le aynı yıl çalışmaya başladınız. Diğer köklü sayabileceğimiz şirketlerin yanında henüz ülkenin pazarına yeni girmiş bir şirkette çalışmaya nasıl karar verdiniz? Bir yılı aşkın süredir aynı şirkette devam etmektesiniz, bize biraz işinizden ve şirketin ülkemizdeki genel gidişatı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Öncelikle Swatch Group’un da Türkiye’ye yeni geldiğini söyleyebiliriz. Benim ilk girdiğimde Swatch Group da yeni bir şirketti. Çünkü daha önceden burada Eren Holding adı altında bir distribütör anlaşmaları vardı. Bir şekilde onlarla iletişime geçip uluslararası ticarete Swatch Group’un Türkiye yapısında başladım. Ardından UPS’e geri geldim ve beş sene boyunca da UPS’in lojistik ve dağıtım departmanının başında bulundum. Ama belli bir yerden sonra “Benim için sırada ne var?” diye düşünmeye başlıyorsunuz.

Bu açıdan baktığımızda UPS’in Türkiye’deki depolama ve dağıtım ağları çok küçük. Bu yüzden ya kurye kısmına ya da satışa geçecektim. Satışla ilgili çok pozitif düşüncelerim yoktu. Bir süre denemeyi düşündüm ancak olmadı. Sonrasında iMile LinkedIn üzerinden bana ulaştı. LinkedIn’in ciddiyetini herkese o yüzden söylüyorum çünkü neyin nereden geleceği belli olmuyor. Böylece görüşmeye başladık. Bu süreçte insan kaynakları müdürü olan eşime de danıştım konuyu. Köklü bir şirkette devam etmek ile risk alıp Türkiye’de yeni start-up yapmış beş senelik bir şirketi seçmek arasında kalmıştım. Bu yönde yeni şirketlerin artısı da şöyle, her şey tabi ki “full challenge” ve ilk adımdan son adıma kadar her şeyle ilgili savaş veriyorsunuz.

Aynı liseden sonra üniversiteye yeni başlayan bir öğrenci gibi düşünün. Hiçbir yeri bilmiyorsunuz, kimseyi tanımıyorsunuz ve birden çok farklı bir ortamın içindesiniz. Diğer tarafta kurallar varken burada her şey serbest. Kimse size nerede yürüyeceğinizi, hangi derse gireceğinizi söylemiyor. Start-Up da böyle bir yapı. Bu yüzden kendime iMile Türkiye tarihinin her yerinde ismimin olmasını istiyor muyum diye sordum. Çünkü böyle bir şirkette olduğunuz zaman A’dan Z’ye her yerde adınız geçiyor. Örnek olarak Türkiye’den ilk tırlarını ben çıkarttım ve ilk uçuşu ben organize ettim. Bu şekilde ben de iMile’a geçmiş oldum. Şu anda yapımız büyüyor, hâlâ stresimiz devam ediyor ve zorluklarımız da var ama yılların verdiği geçmişle beraber yapılması gerekenleri yerine getiriyoruz. Özellikle yabancı bir şirket geldiği zaman Türkiye kültürünü bilmiyor ve o an en büyük sorunumuz onu öğretmek haline geliyor. Ben öğretmeyi seven bir insan olarak neyim varsa seve seve paylaşıyorum. Şu anda da gayet iyi bir şekilde gidiyoruz diye düşünüyorum.

Günümüzde sosyal medya üzerinden ilerleyen küçük işletmelerin sayısı artış gösteriyor. Ayrıca e-ticaret ile ilgilenen ve şirket kurmadan Etsy, Shopier gibi siteler aracılığıyla yurtiçi ve yurtdışı ticarete atılan kişilerin sayısı her geçen gün daha da artıyor. Sizce pazardaki bu değişimlerle birlikte lojistik sektörü önümüzdeki 10 yıl ve ilerisinde nasıl bir konum alacak?

Öncelikle istatistiklere bakacak olursak; Türkiye’de kurulan küçük çaplı e-ticaret sayfalarının %95’inin 6 ay içerisinde yok olduğunu bilerek başlamamız gerekiyor. Bu gerçekten moral bozucu bir oran. Geri kalan %5 ise tutmaları halinde çok güzel büyüyor. Diğer ülkelere baktığımızda da; bilmediğimiz aslında çok fazla marka var. Bu noktada Etsy güzel bir örnek. Temelde yararlı bir uygulama olsa da sahte ürün kullanımları yüzünden bazı ülkelerde çok sevildiği söylenemez. Ama bunların hepsi bizim için birer fırsat ve hayır diyemeyeceğimiz konular.

Son dönemlerde yapay zekâ hızlı bir yükseliş trendi yakaladı ve birçok firma sistemlerine yapay zekayı entegre etmeyi hedefliyor. iMile firması olarak bu yönde bir planlamanız var mı? Ayrıca Türk firmaları için dijitalleşmenin bugün ne durumda olduğunu düşünüyorsunuz?

Günümüzde yapay zekâ hem işlerimizi ve hesapları hem de müşteriye verdiği sözleri kolaylaştırıyor. iMile firması şu anda otomatik cevapta yapay zekâ kullanıyorlar. Müşteri WhatsApp üzerinden iMile’a ulaştığı zaman müşteri hizmetleri otomatik olarak belli sorulara cevap veriyor. Dediğim gibi iMile aynı zamanda bir teknoloji şirketi. Yatırımını en çok aldığı yanlarından bir tanesi de bu. Çin’in Huawei ve Aliexpress gibi çok büyük devlerinden IT ekiplerini aldılar. Bu yönde yapay zekâ en önceliklerimiz arasında diyebiliriz.

Türkiye’ye genel olarak bakacak olursak yapay zekayı yazacak arkadaşların yetişmelerinin biraz daha süreleri olduğunu düşünüyorum. Şu anda başkalarının hazırladığı sistemleri kullanmaya çalışıyoruz ve bu konuda biraz geride kalmış durumdayız.

Rekabet ettiğiniz sektör ve bölge ele alındığında dünya markası rakipleriniz var. Uluslararası boyutta ticaret kapsamında rakiplerinizi geride bırakmak için iMile firması olarak hangi yöntemleri kullanıyorsunuz?

En büyük rakiplerimizden biri olan Aramax şu anda bütün Ortadoğu’ya hâkim durumda. Ama Aramax, UPS ve DHL gibi büyük firmalar olmanın sizin için getirisi olduğu kadar götürüsü de oluyor. Verdiğiniz servisin bir standardı var ve bu standardı asla eğemezsiniz. A’dan B’ye iki günde giderim ve bunun için bana gerekenler bunlardır dersiniz. Bizim firmamız şu anda B2C odaklı olduğu için çok spesifik bir kitleyi hedefliyoruz. B2B olan diğer firmalar şirketten şirkete satış, tehlikeli madde ve ilaç gibi şeyler de taşıyorlar. Biz ise onlardan farklı olarak sadece e-ticaret olarak çalışıyoruz.

Sadece e-ticaret yapan bir müşterinin isteği ile hem e-ticaret hem de B2B yapan bir müşterinin beklentileri aynı olmuyor.  Sadece e-ticaret yapan bir müşterinin isteği kapıdan kapıya full çözümdür ancak BTB de yapan bir müşterinin firmaya gitme, portta kalma ve gümrükten geçmeme gibi riskleri var. Böyle durumlarda ise müşteri yüklerini henüz yoldayken iptal ediyor. Biz bu konuda iki tarafın yaşadığı sorunlara da spesifik çözümler sağlıyoruz. iMile bu konuda diğer firmaların aksine şirketlere özel kapıdan alma, paketlerin okutulması, hızlı entegrasyon ve danışmanlık gibi birçok ücretsiz hizmet veriyor. Ayrıca şu ana kadar görüştüğümüz bütün firmalara onların bilmediği yeni ve kârlı iş imkânları sunuyoruz. Belirttiğim gibi şu anda bütün dünyanın odağı Avrupa üzerinde fakat Suudi Arabistan’da sipariş başına 117$’ın üzerinde alışveriş ortalaması var.

Bütün dünyada bir numara olarak düşünülen ABD bile bu noktada 70$’da kalıyor. Satış ekibimiz çalıştığımız her firmaya bundan bahsettiğinde müşteriler gerçekten şaşırıyorlar. Bu da bizi diğer firmalardan ayıran en güçlü özelliğimiz denilebilir. Özel çözümler ve özel sunumlar yapıyoruz.

Bildiğimiz gibi iMile firması, Çin merkezli bir firma. Avrupa ve dünyanın geri kalanına uzaklığı dolayısıyla uluslararası ticarette dezavantajlı olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Hayır, kesinlikle öyle bir düşüncemin olmadığını söyleyebilirim. Bizim her ülkede mikro ekiplerimiz ve makro yönetim sistemimiz var. Türkiye’deki plan ve operasyonları ele alacak olursak uluslararası lojistik ve hesaplardan sorumlu olarak benim burada yaptığım işte Çin’in herhangi bir etkisi olmuyor.

Bu noktada ben Türkiye’den planlamayı yapıp, tedarikçiyi seçip, ödemesini yapıyorum. Yani Çin merkezli olsak bile destek aldığımız IT ve diğer tüm ekipler Türkiye saatine göre çalışıyorlar. Bu konuda Çinlilerin başarılı ve dünya ticaretinde bir numara olmalarının sebebi inanılmaz çalışkan olmaları. Ben de dahil olmak üzere hepimiz pazartesiden cumaya 9-5 hatta daha az çalışmak isteriz ancak onlar böyle değiller. Çok farklı saatlerde ve çok farklı koşullarda çalışıyorlar. Finansal olarak bir süre boyunca muhasebe kısmını Çin tutuyordu.

Türkiye ile aralarında 7 saat fark olmasına rağmen mesailerini bize göre ayarlayıp gece dörtte bize özel bir ekip online bir şekilde hiç durmadan hizmet veriyordu. Şu anda günümüze baktığımızda bütün şirketler de aynı şekilde çalışıyor. Dünya’yı kıtalarda bölüp yönetimini bu şekilde sağlıyorlar. Örnek verecek olursam Avrupa kıtasını bir ekip yönetiyor ancak destek alması gerektiğinde Malezya’da onları güçlendirecek ve destekleyecek olan ekipten yardım alıyorlar. Bizdeki de keza aynı durum.

Diğer çalıştığınız yerler baz alındığında Çin merkezli bir firmada çalışırken nasıl farklılıklarla karşılaştınız?

Öncelikle Çinliler de dahil olmak üzere bütün firmaların kendi kültürleri farklı. Çinliler için söyleyebileceğim ise bahsettiğim gibi çok çalışkanlıklarıyla sizi zorluyorlar. UPS gibi sektöre yıllarını vermiş bir şirkete baktığımızda özel kalıpları olduğunu görüyoruz. Bu durumda tekrar lise örneğini verebiliriz. Sizin nereye gideceğinize, sabah nerede sıraya gireceğinize ve nereye oturacağınıza kadar hocalarınız karar veriyor. Çinli firmalar ise bu noktada bir üniversite gibi. Kendi yerinize, planınıza ve geleceğinize kendiniz karar veriyorsunuz. Aradaki en büyük fark bu diyebilirim.

En zorlandığımız nokta ise buradaki yabancı insanlara kendi ülkenizdeki işleyişi anlatmanız gerektiği. Çünkü bilmiyorlar. Mesela Aliexpress Türkiye’den çekildi ancak onların yapısı oturmuş ve onlarınki bizden biraz daha farklı. Oradaki yeni şirketlerle eski şirketler arasında da farklar var bu yönde. Yani konu Çinlilik değil de şirket kültürünün oturması ve şirketin o ülkedeki süresi. Şu anda Japonya’dan buraya bir firma geliyor olsa ve buradan çıkıp o firmaya geçiş yapacak olsak da yine aynı şeyleri yaşıyor olacağız. Çünkü Türkiye’yi ve buradaki yapıyı tekrardan anlatmanız gerekiyor ve işin en zorlu kısmı bu diyebilirim.

Yeni başlayan online mağazalarda lojistik fiyatları inanılmaz yüksek oluyor. Satışlar da olmadığı için lojistik firmalarıyla anlaşıp indirim alınamıyor. Küçük işletmelerin geneli altı ay içinde eriyip gidiyor dediniz ancak çoğunluğunun başlayabildiğini bile düşünmüyorum. Bu kısımda başlangıç noktasından çıkmak için ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?

Lojistik olarak değil ancak ilk olarak doğru ülke, doğru hedef, doğru reklam diyebilirim. Biz de aynı şekilde bu yoldan ilerledik. Biz Suudi Arabistan’ı seçtik ve oraya servis veren, en çok gönderim yapan sağlayıcıyı bulmak önemli. Siz Almanya’yı seçiyorsanız araştırıp oraya en çok çıkanı bulup onlarla anlaşma yapmaya çalışmanız gerekiyor. Örnek olarak UPS’in e-ticaret için oralara giden küçük servis sağlayıcıları var. Bunları bulmak ve doğru planla ve hedefle ilerlemek gerekiyor; çünkü ürünü kime sattığınız önemli. iMile için konuşacak olursam servis vereceğimiz zaman Yeni Zelanda’ya yapılacak bir gönderim için gereken ücretle Suudi Arabistan’a gidecek bir gönderim için gereken ücret çok farklı. Çünkü biz şu anda Arap yarımadasında çok iyiyiz ve fiyatlarımızla piyasadaki diğer firmalarla savaşıyoruz. Ancak diğer ülkeler söz konusu olduğunda bizim vereceğimiz fiyat da diğer herkes için “challenging” oluyor. Bu yönde sen Fransa’yı hedefliyorsan Fransa’ya en çok gönderim yapan firma ile çalışman gerekiyor.

Elinizde büyük bir kargo olduğunda onu parçalara bölerek göndermek bir bütün halinde göndermekten daha uyguna mal olabilir mi?

Bu en çok yaptığın anlaşmaya bağlı aslında. Çünkü bazı firmalar total kilogram üzerinden çalışıyorlar. Oradan iyi bir fiyat alırsan toplam kilodan paketleri birleştirmek daha avantajlı oluyor. Bazı firmalar ise paket başına yine total kilogram alıyor. Sen parçalı göndersen de total yapıyorsun ve satan kişiyle senin aranda kalıyor bu durum. Bir de göndereceğin yükün hacmi önemli. O yüzden küçük yapılar için bunları kombine edip çıkartan ara ajanslarla çalışmak daha sağlıklı olabiliyor. Ancak belli bir hacmi geçtiğin zaman direkt firmanın kendisiyle görüşmek her zaman daha mantıklı.

2008-2011 yıllarında Turkcell’de İletişim Danışmanı olarak görev aldı.

2011 mart ayından aralık ayına kadar Tempo Logistik, Operasyon Kordinatörü olarak devam etti.

2011-2013 UPS’de Takım liderliğini üstlendi.

2013-2017 yılları arasından Swatch Group’da Nakliye, İthalat ve İhracat Uzmanı olarak görevlerini sürdürdü.

2017-2022 yıllarında UPS’de Lojistik ve Dağıtım Sorumlusu olarak çalıştı.

2022’den günümüze kadar IMile Delivery firmasında Uluslararası Lojistik Müdürü olarak iş hayatına devam etmektedir.

Related Articles

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir