Bankanız çevresel ve sosyal açıdan desteklenemeyecek faaliyetleri, “Türk Eximbank Finanse Edilmeyen Faaliyetler Listesi’nde sıralıyor. Bir projenin sürdürülebilirliğe ve desteklenmeye uygun olmamasındaki kriterleriniz nelerdir? Bankanın bir faaliyeti desteklemesi aşamasında BM’in sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin tümüne uygun olması öncelikleriniz arasında yer alıyor mu?
Türk Eximbank Finanse Edilmeyen Faaliyetler listesi tüm finansman ürünlerimiz için geçerlidir. Ayrıca Türk Eximbank OECD katılımcısı olarak; uluslararası ticarette ortak yaklaşımlara uymak zorundayız. Bir diğer yandan bankanın kendi politika ve süreçleri dahilinde de kriterleri bulunuyor.
Bankamız bu noktada 10 milyon dolar üzeri tüm yatırım kredileri, sigorta, garanti ve uluslararası kredi başvurularında çevresel ve sosyal risk değerlendirme ve yönetimi sürecini işletmektedir. Bunun için kendi inceleme, izleme yöntemlerimiz bulunuyor. Buraya kadar bahsettiğim kısımlar Üst Yönetimimiz ve Yönetim Kurulumumuzca onaylanmış dokümanlar ışığında gerçekleşen çalışmalardır.
Bu çalışmaları yaparken stratejimizin odağında yer alan sürdürülebilirliği ve sürdürülebilirliğin en önemli argümanlarından biri olan Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini dikkate alıyoruz. Bu ilkeler ışığında öncelikle çevresel ve sosyal etki politikası ile iklim değişikliği ile mücadele politikasıyla ilgili olan yatırımları önceliklendireceğimizi ifade ediyoruz. İhracatçılarımızın Türk Eximbank’tan destek alarak bu alanda kendilerini geliştirmeleri ve yeşil dönüşüme aracılık etmeleri bizim en çok istediğimiz konuların başında geliyor.
Bankanız “Türk Eximbank Sürdürülebilirlik Yönetim Sistemi” aracılığıyla uluslararası sürdürülebilirlik standartlarına erişme çalışmaları yapıyor. Bu doğrultudaki faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Hayata geçirilen projelerin hatırı sayılır derecede katkı sağladığını düşünüyor musunuz? İlerisi için ne gibi planlarınız var?
2019 yılında belirlediğimiz yol haritamıza uygun olarak Bankamız operasyonel faaliyetlerinden kaynaklı 2020 yılı emisyonlarını ISO14064:2006 versiyonuna uygun olarak raporladık ve 3. taraf doğrulamasını da gerçekleştirdik. Bu sayede Bankamızda bu bilinci ve kültürü aşılayarak birçok iç paydaşın iş birliğine katılımını hedefledik. Bir sonraki sene bu standardın versiyonu değişti ve 2006 yılı versiyonundan 2018 versiyonuna geçildi. Bu belgeyi alabilmek için ihracatçıların emisyonunu da hesaplamamız gerekiyordu. Bu çalışma kapsamında ihracatçılarımızın karbon emisyon bilgilerini talep etmeye başladık. Ama ne yazık ki karbon emisyon hesaplaması yapan firma sayısı %5’in bile altındaydı. Bu durum firmaların kaynak tüketim verilerini talep etmemize ve ciddi bir iş yüküyle karşı karşıya kalmamıza sebep oldu. Firmaların karbon emisyonlarını etkileyebilecek her türlü veriyi talep edince elimizde 10 binin üzerinde veri oldu. Sürdürülebilirlik Müdürlüğü çalışanları büyük bir özveriyle emek vererek, ürünlerimizden kaynaklı karbon emisyonlarımızı hesaplamış olduk. Önde gelen belgelendirme kuruluşlarından biri tarafından denetlenerek ilk sertifikamızı aldık. Yaptığımız metodoloji ve hesaplama çalışması Türk bankacılık sektöründe bir ilk oldu ve birçok finans kurumunu bu doğrultuda adım atmasına teşvik etti. Ayrıca yaptığımız metodoloji, kurgulama ve hesaplama çalışmalarımız için yurt içinden ve yurt dışından ödüllere layık görüldük.
Bu çalışmalarımız ve firmalarla kurduğumuz yakın temas aslında bize, daha farklı çalışmaları yapabilmemiz için bir dayanak oluşturdu. Şöyle düşünün, genelde bir banka firmadan bilanço ister mali tablolarını ister ama biz diyoruz ki karbon emisyon miktarınızı paylaşın. Genelde ihracatçılarımız emisyonunun anlamını veya ne kadar olduğunu bilmediklerini ifade ediyorlar. Öncelikle karbon emisyonunu anlatıyorsunuz. Karbon emisyonu nedir? Yani kısa bir iklim değişikliği eğitimi gibi oluyor. Daha sonrasında kurumların, fabrikaların verilerini isteyerek karbon emisyonuna çeviriyorsunuz. Tabii bu durum karbon vergisi düzenlemesi mekanizması için de bize bir hesaplama yapma şansı doğuruyor. Çünkü firmaların dış ticaret verilerini Bakanlığımızdan alabiliyoruz. Dış ticaret verilerine ulaşınca hangi ürünün ihraç edildiği, hangi ülkeye gittiği gibi bilgileri de sağlayabiliyoruz. Bu bilgileri sağlarken firmaların emisyonlarını hatta ürün başına kilogram emisyonlarını hesaplayıp, dış ticarette GTİP kodu ile eşleştirebiliyoruz. Bu verileri emisyon ticaret sistemindeki güncel fiyatlar ile hesaplayarak bir karbon maliyeti elde edip,ülkemizin Sınırda Karbon Vergisi riskini yaklaşık olarak hesaplayabildik.
Ülkemizin menfaatleri doğrultusunda, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı, Sınırda Karbon Vergisi Mekanizmasını yakından takip ediyoruz. Çünkü Türkiye’nin Avrupa’ya ihracatı yaklaşık %50 seviyesinde. AB ile yüksek ticaret hacmimiz olduğundan ülkemiz için çok önemli bir partner. Bunun sekteye uğraması, yani o ticaret döngüsünün ve akışının bozulması ülkemizde ciddi sıkıntılara sebebiyet verebilir.
Türkiye’yi bekleyen önemli bir riskin olduğunu ve ihracatın sorunsuz devam edebilmesi için yeşil dönüşümün önemini her platformda vurguluyoruz.
Bilindiği üzere 1 Ekim 2023 tarihi itibariyle Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nda (SKDM) zorunlu raporlama başladı. İhracatçımızın risklerini azaltmak ve gerekli finansmanı sağlamak amacıyla uygun kaynakları getirmeye başladık ve sürekli olması için çalışmalara devam ediyoruz.
Türk Eximbank’ın döviz kazandırıcı faaliyetlere yönelik finansman sağlama misyonu düşünüldüğünde, sürdürülebilirliği öncelediğinizde Türk firmalarının global piyasalardaki rekabet gücünün maliyetler anlamında zorlaşması beklenebilir mi?
Kesinlikle. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi 30 Mart 2022’ de AB tarafından açıklanan Avrupa Birliği Sürdürülebilir Ürün İnisiyatifi dediğimiz bir konumuz var. Avrupa Birliği tarafından sürdürülebilirlik kuralları oluşturuldu.
Bunlardan sadece biri ürünlerin dayanıklılığı, yeniden kullanılması ve tamir edilebilirliğinin artması. Yani bu ne demek? Avrupa Birliği üretmiş olduğu ürünü daha dayanıklı ve tamir edilebilir istiyor. İhracatçılar kendini buna hazırlamazsa pazar hacmi kaybedecek. Sadece Avrupa Birliği içinde konuşmayalım. Bu Avrupa Birliği ile başlayınca tüm ülkelere sirayet edecek bir konu. Yani muhtemelen diğer pazarlarda da olacak.
Bu inisiyatifte mutlaka dikkat etmemiz gereken konular var. Yani bir düşünün AB ye satacağınız bir ürünün eko etiketi olacak ve bu ürünün eko etiketi Avrupa Birliğince belirlenen emisyon rakamının altında değilse, kullanılan kimyasallar belirlenen eşiğin üstünde ise gibi parametrelere bakarak bu ürünü Avrupa’ya ihraç edip edemeyeceğimizi göreceğiz.
Biz bu konulara oldukça önem veriyoruz ancak bizden önce firmalarımızın, ihracatçılarımızın da konuya dikkat vermesini bekliyoruz. Yeşil dönüşüm sürecine geçiş kapsamında ihracatçıların hazırlanması için ücretsiz danışmanlık veriyoruz. Yani ihracatçıları yönlendirebileceğimiz çok alanımızın olduğunu söylüyoruz. Firma yetkililerine bu konulara dikkat etmelerini, buna göre fabrikalarını dizayn etmelerini, yeni yatırımlarından mevcut iş proseslerini buna göre değiştirmelerini ve T.C. Ticaret Bakanlığımızın Yeşil Mutabakat sayfasını takip etmelerini öneriyoruz.
Uluslararası ticarette sürdürülebilirlik adına gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çoğu elinden geleni yapıyor olsa da çoğunlukla geri kalmış ülkelerde ucuz iş gücü, çocuk çalışanlar ve insanlık dışı çalışma koşulları günümüzde hala yaygın bir durumda. Özellikle sürekli değişen moda anlayışı gibi sebepler dolayısıyla dünyanın dört bir yanından milyonlarca insan ucuz ve kalitesiz ürünleri almaya devam ederek bu adaletsiz düzene katkıda bulunuyorlar. Küresel sürdürülebilir kalkınma amaçlarının sadece çevreyi değil, insan hayatını ve kalitesini de amaçladığı göz önünde bulundurulduğunda “eşitsizliklerin azaltılması” ve “sorumlu üretim ve tüketim” gibi birçok amaca tamamıyla ters olan bu anlayışı azaltmak veya tamamen bitirmek için finansal kurumlar düzleminde nasıl bir yol izlenebilir? Ülkemizde veya yurtdışında bunun için ne gibi çalışmalar yürütülüyor?
Ülkemizde veya yurt dışında biraz önce bahsetmiş olduğum Sürdürülebilir Ürün İnisiyatifi tam olarak bunu amaçlıyor. Diğer maddelerini bahsettiğimde anlayacaksınız. Ürünlerdeki geri dönüştürülmüş içeriğin aktarılması, yeniden imalat ve yüksek kalite geri dönüşümün sağlanması, karbon ve çevre ayak izinin azaltılması, ambalaj atığı dahil olmak üzere atık oluşunun azaltılması gibi konular aslında sorumlu üretim ve tüketim maddesinin içeriği dahilinde.
Sosyal medya özellikle yeni nesil tarafından fazla kullanılıyor. Aldığınız ürünle ilgili yaşadığınız deneyim ve ürünün kalitesi ile ilgili görüşlerinizi sosyal medya mecralarında anında paylaşarak diğer kullanıcılara bilgi paylaşabiliyorsunuz. Ayrıca çeşitli platformlar aracılığıyla firmaların şikayetlerinize çözüm bulmasını istiyorsunuz. Bu tarz platformlar sorumlu üretim ve tüketim konusuna hizmet ediyor. Ülkemizde oldukça yoğun kullanıldığını biliyor , şahit oluyoruz. Bizler çevresel ve sosyal risk değerlendirme analizimizi yaparken bu konulara çok önem veriyoruz. Yani firmanın bu konuda mali istihbaratının yanı sıra çevresel ve sosyal risklerine yönelik istihbaratını da yapıyoruz. Çevresel veya sosyal olumsuz bir durum yaşanmış mı sorguluyoruz. Bu sorgulama ve analizlerde IFC performans standardı maddeleri bize yol gösteriyor.
IFC performans standartları; Dünya Bankası tarafından oluşturulan firmaların kurumsal kapasitelerini oluşturmaya ve veya artırmaya teşvik eden maddeleri içeren, çevresel ve sosyal risk analizlerinde en çok yararlanılan standartlardandır. Bu standartlar ışığında firmayı incelediğimizde zaten sorumlu üretim ve tüketim konu başlığını çözmüş oluyoruz. Ancak bir diğer önemli konu eşitsizliklerin azaltılması konusu.
Yönetim kademesinde kadın bulunan ya da kadın çalışan oranının yüksek olduğu ihracatçılarımız için uygun maliyetli kredi almak mümkün olup buna yönelik kullandırımlarımız önemli bir noktaya ulaşmıştır. Bu noktada eşitsizliklerin azaltılmasına katkı yaptığımız için çok mutluyuz. Bir kadın girişimcinin start-up kurup ya da ikamet ettiği yerde bir ürünü geliştirip yurt dışına satabilmesi için kapasitesini artırma veya işletme finansmanı anlamında Türk Eximbank’ın destek olması inanın bizleri çok mutlu ediyor. Çünkü bu noktada eşitsizliği de azaltmış oluyorsunuz. Desteklerle bölgesel kalkındırmanın yanında o firmalarda çalışan kadınlara da dolaylı olarak ulaşabiliyoruz. Bir anlamda o bölgeye mikro-finansman sunmuş oluyorsunuz. Bu yüzden doğru, ucuz kredileri ülkemizle buluşturup bölgesel kalkınmayı sağlayıp, ürettiğimizi ihracata dönüştürmemiz gerekiyor. Bu kapsamda çalışmalarımızı hassasiyetle yürütüyoruz.
Türk Eximbank 2022 sürdürülebilirlik raporunuza göre Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın 5. Hedefi olan “Cinsiyet eşitliğini sağlamak ve tüm kadınlar ile kız çocuklarını güçlendirmek” amacını dikkate alarak kadın girişimci KOBİ’lere destek sağlanması hedefiniz var. Bu hedef doğrultusunda atılan adımlardan bize biraz bahsedebilir misiniz? Kadın girişimciler için verebileceğiniz tavsiyeler nelerdir?
Aslında Sürdürülebilirlik Raporu’nda bahsettiğimiz gibi biz bunu kendimize hedef ediniyoruz. Kadın girişimci firmalara 25 milyon dolarlık kredi kullandırma hedefimizi 48 milyon dolar olarak gerçekleştirdik. Bu durum Bankamızın konuyu sahiplenme durumunu da çok net bir şekilde gösteriyor. 2023 yılının ilk 8 ayında da 40 milyon dolara yakın bir kredi kullandırıldı. Burada gerçekten bir istek olduğunu görüyorsunuz.
Türk Eximbank’ın taahhüt verip kadın girişimciyi ve ihracatçılara destek sağlaması gerçekten cesaret gerektiren bir nokta. Başarılması güç konular. Ekosistem kolay oluşmuyor. Fakat biz bu noktada desteklerimizi veriyoruz ve bu alanda daha da ilerleyeceğimizi düşünüyorum.
Kadın girişimciler için verebileceğim tavsiyelerden ziyade gözlemlerimi paylaşabilirim. Ülkemizin çok farklı bölgelerine yaptığımız saha ziyaretlerinde görüyoruz ki: Yoğun zanaat gerektiren, ustalık gerektiren sektörlerde hakikaten çok nadide işler yapılıyor ve genelde kadınlar tarafından yapıldığını gözlemliyorum. Kadın elinden çıkan ürünlerin çok sevildiğini ve yurt dışına ihraç edilebilir olduğunu da görüyorsunuz. Benim gördüğüm ve en dikkatimi çeken nokta bu. Tabii bu kısım biraz daha finans sektörü dışı unsurlarında gelişimiyle ilgili. Bölgesel olarak girişimcilik, kooperatifçilik gibi konuların da gelişmesi için sadece finans desteği bulmaktan ziyade, üretilen üründen vazgeçmemenin de önemli olduğunu düşünüyorum. Kadın girişimcilerin veya kadın yöneticilerin bizatihi kendileri ile tanışma fırsatı yakalıyoruz. Hakikaten çok zorlu, meşakkatli bir yoldan geldiklerinden bahsediyorlar. Ama gördüğüm en büyük ortak nokta asla vazgeçmemek ve işlerine devam etmek. Sonunda mutlaka başarılı olmuşlar.
AB Yeşil Mutabakatına uyum kapsamında 2026 yılında başlayacak olan sınırda karbon vergisi uygulamasına nasıl hazırlanıyorsunuz? Şu anki yeşil dönüşüm hızını nasıl buluyorsunuz?
Bu zamana kadar yeşil dönüşüme de aracılık eden birçok kredi programımız oldu. Kısa vadede Türk Eximbank’ın çok ciddi kaynaklarla buluşacağını söyleyebilirim. Rakam vermek doğru olmayabilir ancak getirilen kaynakların Türk Eximbank aracılığıyla yeşil dönüşümün finansmanı için kullanılması planlanıyor. Yıl sonuna doğru konunun netleşeceği ve bir lansman ile duyurulacağını umuyoruz ve bu konuda yoğun olarak çalışıyoruz.
Şu anki yeşil dönüşüm hızımız da fena değil, çatı üstü GES projelerinde hem teknolojik hem de firmalardaki farkındalık açısından çok güzel gelişmeler var. Özellikle saha ziyareti gerçekleştirdiğimiz birçok firmanın bu sistemi uyguladığını görüyoruz. Bunlar gayet güzel gelişmeler. Fakat tek başına yeterli değil. İhracatçılarımıza aktadrığımız konulardan, elektrik ihtiyacınızın bir kısmını yenilenebilir olarak sağlayabilirsiniz ancak enerji ve kaynak verimliliği konularını yıllık planlamalar ile hedefler belirleyerek sürekli iyileştirme çalışmaları yürütebilirseniz yeşil dönüşümün gerçekten bir parçası olabilirsiniz. Yani kastettiğim fazla enerji tüketen bir elektrik motorunu enerji etüdüyle daha verimli olan ile değiştirmek size verimlilik sağlıyor. Bir de proses dizaynında belirli değişiklikler var. Proses dizaynı gözden geçirilip üretim kapasitesine göre dizayn edildiğinde %30-40 seviyelerinde enerji verimliliklerine sahip olabiliyor ya da ürün başına kaynak kullanımınız azalabiliyor. Çok yakında firmalarımızın bu alandaki yapacakları yatırımların finansman taleplerine yönelik destekler sunacağız.
Avrupa Sürdürülebilir Kalkınma Organizasyonu (EOSD) tarafından 2021 yılı Banka Operasyonel Etkileri ve Kredi Kullandırmış Olduğu İhracatçıların Karbon Emisyonu Metodolojisini Kurgulama ve Hesaplama konulu projesi ile Sürdürülebilir Finansal Ürünler ve Servislerde En İyi İnovasyon kategorisinde ödül aldınız. Bu projenin içeriğinden bahseder misiniz? Ödülü kazanmanızı sağlayan en önemli faktörün ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Biraz çalışmadan bahsedeyim. Sadece metodoloji kurgulama konusu yaklaşık üç ay gibi bir zaman aldı. Her hafta düzenli olarak toplandık, konuştuk. Birbirimizin teorilerini masaya yatırıp çürüttük. Başka çözümler tartıştık ve bir yol bulduk. Yani insanlar gerçekten bir konunun üzerinde tartışa tartışa, istişare ede ede kesinlikle bir sonuca varıyor. Veri toplama ve hesaplama kısmı ile denetim süreci yaklaşık 4 ay sürdü.Nihayetinde bizler ihracatçılarmızın karbon emisyonlarını hesaplayarak Türk Bankacılık sektöründe bir ilki başardık. Ben bu noktada en büyük faktörümüzün Sürdürülebilirlik Müdürlüğü personeli olduğunu düşünüyorum. Çünkü biz aynı hedeflere yürümeye çalışıyoruz ve hepimizde bu bilinç var. Ülkemizi, bu konulardan doğabilecek riskleri azaltmak veya olası fırsatlar için hazırlamaya çalışıyoruz.
Türkiye’de büyük kurumların (Örneğin finansal kurumlar) sürdürülebilirlik çalışmaları ve yeşil enerjiye bakış açılarının nasıl olduğunu düşünüyorsunuz?
Bankalar bu konuda gerçekten çok önde. Türkiye’de ilk olarak sürdürülebilirlik yönetim sistemlerini kuranlar garip bir şekilde bankalar olmuştur. Pek bilinmez ama 2010 yıllarından itibaren CDP olarak bilinen Carbon Disclosure Project (Karbon Saydamlık Projesi) yani şirketlerin karbon emisyonlarıyla ilgili tüm verileri kamuoyuna şeffaf bir şekilde raporladığı bir ortamın doğması 2010 yılında bankacılık sektörünün aracılık etmesiyle olmuştur. Şu an gördüğüm kadarıyla profesyonel noktada bu alanda çalışan donanımlı kişiler bankalarda istihdam ediliyor. Bankalar bu konuda kendini çok iyi geliştirdi. Türkiye Bankalar Birliği nezdinde tüm bankalardan katılımcılar bu konularda düzenli olarak buluşuyoruz, toplanıyoruz. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun ışık tuttuğu konular ve çalışmalar da oldukça önemli. Bizlere rehber oluyor. Herkesin iyi niyetle güzel işler çıkartma ve aslında bu yolla hem sanayiyi dönüştürme hem de karbon emisyonlarını azaltma gibi amaçları var. Bu gayenin gerçekleşmesi noktasında finansman desteği en önemli araçlardan biri. Bankalarda sahayı bilen mühendislerin istihdamının daha fazla olması gerektiğini söyleyebilirim. Bu konuda ivme artırılırsa yeşil dönüşüm için sanayi ve finansmanı buluşturan ortak bir dil sağlanacağı aşikar.
T.C. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Makine Mühendisliğinden mezun oldu. Beykent Üniversitesi İşletme MBA yüksek lisansı yaparak iş hayatına 2010 yılında T.Vakıflar Bankası Proje Kredileri Değerlendirme Müdürlüğünde başladı. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji Yöneticiliği sertifikasına hak kazanarak T.Vakıflar Bankası uhdesinde Enerji ve Çevre Yönetimi alanlarında çalışmalarda bulundu. Sürdürülebilirlik konusunda birçok raporlama, endeks ve projeler geliştirdi. 2019 yılında Türk Eximbank bünyesine geçerek kredilerde çevresel ve sosyal risk analizi, iklim finansmanı kapsamındaki kredilerin teknik analizi görevleri ile sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği konularında proje ve raporlamalar yapan Sürdürülebilirlik Departmanında Müdür olarak görev yapmaktadır.