Akreditasyon sürecine girmek isteyen bir kurumun öncelikli olarak misyonunu doğru belirlemesi gerektiğini biliyoruz. İşletme Fakültesinin misyonu hangi önceliklere işaret ediyor?
Öncelikle sizlere kıymetli vaktinizi ayırdığınız ve bu görüşmeyi gerçekleştirdiğiniz için çok teşekkür ederim. İşletme fakültemizin misyonunun üç temel bileşeni var: Bir, girişimcilik ekosistemine akademik katkı sağlamak istiyoruz. İki, istihdam edilebilir bireyler yetiştirmek istiyoruz. Üçüncüsü ise, pratik bilgiye katkı sunmak istiyoruz.
Sizin gözünüz ve deneyimleriniz ışığında akreditasyonu nasıl tanımlarsınız?
En kısa şekliyle akreditasyon, kalite bilincinin yerleşmesi ve bir süreç olarak tüm faaliyetlerin sürekli iyileşme mantığıyla, beklenen standartlara uygun hale getirilerek kalite düzeyinin artmasını amaçlayan bir süreçtir. Bu sürecin beklenen standartlar kapsamında iyileştiğinin kanıtlanması, bağımsız bir akredite kurumu tarafından kurumun ilgili akreditasyonu almasını sağlar.
16 Mart 2021’de AACSB Koordinatörlüğüne atandınız. Karşılaştığınız sorunlar ve fırsatlar nelerdi?
16 Mart’ta atandım fakat 2013 yılının sonundan beri bizim bir üyeliğimiz var. AACSB akreditasyon yolculuğu çok uzun bir süreç ve ciddi emek gerektiriyor. Okulumuzda birçok hocamız bu sürece büyük katkılarda bulundu ancak ben geçen yıla kadar ortalama bir fakülte üyesi kadar sürecin içerisine dâhildim. Böyle olduğu için de temelde büyük resmi görme noktasında başlangıçta bir zorluk yaşadım. Sürecin ve AACSB mantığının hızlı bir şekilde içselleştirilmenin gerekli olduğunu biliyordum. Bu sebeple koordinatörlük görevinin başlangıç aşamasında oldukça yoğun bir çaba sarf etmek durumunda kalıyorsunuz. Tabii burada daha önce bu konuda deneyimli hocalarımızın çok büyük katkısı oldu ve başlangıç evresindeki stresin azalmasını sağladı. Özellikle ana ekip olarak dekanımız Mustafa Cahit Ungan Hocamız, daha önce AACSB koordinatörü olan Hakan Tunahan hocamız ve Mustafa Amarat hocamızın bu süreçte çok katkısı oldu. Aslına bakarsanız dördümüz sürekli beraber çalıştık. Öğrenci asistanlarımız Ömer Alperen Onay ve Melis Sena Sabuncuoğlu da sürekli bize destek verdi. Yani hep beraber elimizden gelenin en iyisini yapmaya gayret ettik. Yine hocalarımız sağ olsunlar sürece çok destek verdiler ve sahiplendiler. Mükemmel bir işbirliği vardı okulumuzda. İdari personelimizden akademik personelimize kadar herkes tek yürek olmuştu. Yine AACSB sürecinde bizden önce emek veren tüm meslektaşlarıma ayrıca teşekkür ediyorum. Dolayısı ile böylesinde dayanışmanın olduğu bir etkileşim ikliminde çok fazla zorluk yaşamanız da mümkün değil.
Fırsatlara gelince; akreditasyonun arka planı kaliteyi bilinçli ve sistematik bir şekilde iyileştirmeye dayalıdır. Herhangi bir kurumda kalitenin artırılması için kişisel girişimler ve çabalar tek başına asla yeterli değildir. Dolayısıyla kalitenin artırılabilmesi için o kurumun bütün paydaşlarının sürece dâhil olması gerekiyor. Biz bu süreçte hocalarımızdan, idari personelimizden, öğrencilerimizden ve danışma kurulumuzdan çok ciddi destek aldık. Bu süreç tatlı bir yorgunluk oluştursa da fakültemizde bir birlik ruhu oluştu, bunun bir parçası olmak çok keyifliydi. Ayrıca Saha Ziyareti hazırlık aşamalarında kurum içi ve kurum dışı birçok paydaşla etkileşim halindeydik her ne kadar yorucu bir uğraş olsa da bu süreç sizin yönetsel becerinizi de geliştiriyor.
Koordinatörlüğün sunduğu fırsatlardan biri de iyileştirme sürecinde aktif rol alabilmek. Bunun haricinde uluslararası işletme okulları içerisinden bazıları son öz değerlendirme raporunun nasıl yazılacağını veya ziyaret esnasında nelere dikkat edileceği konusunda yardım istediler. Bu okulumuz adına gurur verici ve yeni fırsatlar sunuyor.
AACSB Koordinatörü ve dekan yardımcısı olarak; akreditasyonun fakültemizdeki öğretim üyelerine ne gibi faydaları olacak? Bu akreditasyon fakültedeki akademik çalışma ve proje yürütme performansını nasıl etkileyecek?
AACSB akreditasyonun fakülte üyelerine her şeyden önce psikolojik bir katkısı var. Çünkü dünyada ve ülkemizde çok sayıda işletme okulu içerisinden yürüttüğümüz uygulamaların farklılığından dolayı ayrışmış bir okulun üyesi oluyorsunuz. Yani bu, okulun yönetsel süreçlerini, eğitim süreçlerini birçok okula göre daha sistematik ve bilinçli yürüttüğü anlamına geliyor. Onun haricinde akreditasyon bir süreç, hiçbir zaman bitmeyecek bir süreç. Bu süreçte de sizin eğitim öğretim, araştırma ve iş dünyası ile etkileşim hususlarında izlediğiniz bir rotanızın olması gerekiyor. Bu süreçlerin kendiliğinden ilerlemesi değil de kurumsallaşma ruhu ile ilerlemesi durumu söz konusu ve bu da okula topyekûn bir dinamiklik katıyor. Yani okulda stratejik bilinç oluşuyor, bu doğrultuda eğitim, öğretim, araştırma, topluma hizmet, iş dünyası ile ilişkiler gibi konularda planlar ve politikalar dâhilinde hareket ediyorsunuz. Bu ise okulda adaletsizliklerin azalması, süreçlerin belirgin ve sistematik ilerlemesi, süreçlerin sahiplenilmesi noktasında hocalarımıza motivasyon kaynağı oluşturuyor. Akademik çalışmalara katkıyı sordunuz, akademik çalışmalarda nitelik artışında okulda oluşan hava gerçekten gurur verici. AACSB kapsamında her yıl Entelektüel Katkının artması beklenir ve okulumuzda bu sağlanmış durumda. Bu artışta AACSB sürecinde kurum içinde oluşmuş pozitif atmosferin rolü bulunmaktadır.
İşletme fakültesi öğrencileri olarak akredite olmuş bir fakültede öğrenimimizi sürdürmemiz bize ne gibi artılar sağlayacak? İş dünyasında nasıl karşımıza çıkar? Akredite olmuş bir fakülteden mezun olan öğrenciler kariyerlerini hangi yönlerde ilerletebilir? Öğrenim sürecimiz boyunca dikkat etmemiz gereken hususlar ve sizin tavsiyeleriniz nelerdir?
Bir işletme okulunun AACSB kapsamında akredite edilmesi zaten hem yönetsel hem eğitim süreçlerinin akreditasyon standartları çerçevesinde yürütüldüğünü gösterir. Buda zaten buradaki süreçlerin kalitesinin diğer rakiplere göre belli ölçüde daha iyi yürütüldüğünü gösterir. Öğrencilerimizin daha donanımlı mezun olmasının sebebi akredite olmuş olmak değil, akredite olmayı hak eden süreçleri takip eden bir okuldan mezun olmaktadır. Onun haricinde diplomanın bir tanınırlığı var, okulun bir tanınırlığı var bu da işe alım görüşmelerinde, lisansüstü eğitim başvurularında, hem ulusal hem uluslararası alanda mezunlarımızın 1-0 önde olmasını sağlayacak. Çünkü AACSB akreditasyonuna sahip bir okuldan mezun olmak öğrencimizin zaten nitelikli eğitim aldığının göstergesidir. Bu ise iş öğrencilerin istihdam edilebilme düzeyimizi artırıyor. Öğrencilerimiz rakip okullara göre birçok açıdan sistematik yürütülmüş eğitim süreçlerinin sonucuna mezun olmuş oluyor.
AACSB akreditasyonun itibarı ve psikolojik katkısına ek olarak belki de vurgulanması gereken en temel husus, fakültemizde süreçlerin uzun yıllardır misyon doğrultusunda yürütülmesidir. Misyonumuzu başta sormuştunuz. Tam bu noktada yeniden hatırlatmakta fayda var. Biz uzun yıllardır öğrencilerimizin istihdam edilebilirlik ve pratik bilgi düzeylerini artırmak için zaten birçok yeni uygulamaya başladık. Dolayısı ile bu durum öğrencilerimizin istihdam edilebilirlik düzeyine yansıyor. Nitekim mezun anketlerimiz bize gösteriyor, mezunlarımız çok kısa sürede iş buluyor ve istihdam edilme düzeyi çok ama çok yüksek.
Öğrencilerimiz kariyerlerini nihayetinde her şeyden önce kendilerinin kariyer planları doğrultusunda ilerletecek ve okumuzun ilgili bölümünde mezun olan öğrencilerimizi geniş yelpazede birçok işkolunda alternatifler bekliyor. Sizlere öneri noktasına gelince biraz zorlanıyorum ve imtina ediyorum açıkçası, ancak temel mesajım çok geçmeden ruhunuzun ne istediğine karar verin ve o doğrultuda zaman ve enerjinizi kanalize edin derim naçizane.
Akreditasyonu Sakarya Üniversitesi’nin ve İşletme Fakültesi’nin konumlanması ve markalaşmasındaki payı nedir?
Türkiye bazında ele alırsak o kadar çok İşletme Bölümü var. Yani çok fazla seçenek var, çok fazla üniversite var, çok fazla fakülte var. Şimdi bunu kabul edelim veya etmeyelim biz bir rekabet ortamı içerisindeyiz ve bu ortamda ayrışmamız gerekiyor. Siz bir birey olarak ileride istihdam edileceksiniz, neye göre istihdam ediliyorsunuz? Temelde donanım ve potansiyelinize göre. Buradan mezun olurken donanımlı hale gelmenizde okuldaki tüm temel süreçlerin bilinçli ve çağa uygun bir şekilde yürütülmesi etkili bir faktör. Akreditasyon iyileşmenin göstergesi olduğu için bu bizim rakiplerden daha farklı olduğumuzu gösterir. Bu da ister istemez rasyonel tercih yapan bir öğrenci için her zaman kritik bir tercih sebebidir. Çünkü alternatif çok fazla. Bir şekilde okulumuz kendi kalitesini belli ölçüde meşrulaştırmış bu sayede. Dolayısıyla rasyonel bir tercih yapan öğrencinin bize daha fazla yönelmesi noktasında bir ayrıştırma noktası oluşturur. Sakarya Üniversitesi’ne baktığımız zaman, AACSB başlamasının sebeplerinden biri Sakarya Üniversitesi’ndeki bu kalite bilinci. Bakıldığı zaman Türkiye’de devlet üniversiteleri arasında ilk beşte olması lazım akredite edilmiş program sayısı açısından. Bu da kurumun kaliteye verdiği önemin kültürün bir parçası olduğunu gösterir.
Bir akademisyen olarak akredite olmuş bir kurumun çalışanı olmak size iş hayatında ne gibi avantajlar sağlayacak? Ne gibi fırsatlar sunacak? Evrensel eğitim kuralları ve müfredatı size ve bölümünüze neler kazandıracak?
Koordinatör olarak bu sürecin ilerlemesini gözlemleyerek zaten psikolojik olarak bir tatmin elde ediyorsunuz. Fakat sadece bir akademisyen olarak bakıldığı zaman, işlerin rastgele, düzensiz veya ilkesiz bir şekilde yürüyen bir kurumda çalışmamanın vermiş olduğu his gerçekten çok kıymetli. Ülkemizde işletmecilik eğitimi veren çok fazla üniversite var ve bizim okulumuz birçok noktada diğer okullardan ayrışmış durumda. Türkiye de şu an üç tane özel bir tane devlet üniversitesi AACSB akreditasyonu almış ve bir diğeri de biz olacağız. Dünyadaki işletme okullarının ise sadece % 5’i bu akreditasyonu alabilmiş durumda. Bu gerçekten çok gurur verici. Bu süreç kolay değil hala AACSB akreditasyonu almaya çabalayan ülkemizde ve dünyada birçok okul var.
Sorunuzun ikinci kısmına ise şöyle cevap verebilirim: Bir akademisyenin gerek ülke içinde gerek uluslararası alanda istihdam edilebileceği çok farklı üniversiteler, farklı fırsatlar vardır. Bu istihdam edilebilirliğin arka planı da akademisyenin donanımıdır. Buna ek olarak bir de sizin akredite olmuş kurumun parçası olmanız gerçeği var. Bu da tıpkı size işverenlerin öncelik verme ihtimalini arttırdığı gibi, bizim de özellikle uluslararası kurumlarda istihdam edilme şansımızı ve tanınırlığımız artırıyor bu da bir fırsattır.
Sorunuzun son kısmına gelince derslerin içeriği belirlenirken AACSB mantığı çerçevesinde sizin misyonunuza hizmet eden, program amaçlarına hizmet eden bir şekilde bu dersin içeriğini belirlemeniz gerekiyor. Ancak müfredat belirlenirken dünyada başarılı işletme okullarının süreci yönetme şekli ile bizim süreçlerimiz neredeyse aynı. Dolayısı ile öğrencilerimize çağın beklentilerine uygun eğitim veriyoruz. Bunun sonucunda mezunlarımızın hem istihdam edilme hem yükselme potansiyelleri artıyor. Bu da bizim işimizi daha keyifli ve anlamlı hale getiriyor.
Kısaca sorularınıza yanıt vermeye çalıştım, beni dinlediğiniz ve benimle görüşmek istediğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum.
Emrah Özsoy, 1988 doğumludur. Sakarya Üniversitesi, İşletme Fakültesi, İşletme Bölümünde öğretim üyesidir. Çalışma alanları; çalışma yaşamında bireysel farklılıklar, kişilik, kişilik bozuklukları, psikometri gibi konuları kapsamaktadır. Davranış Bilimleri, Sosyal Psikoloji, Örgüt Psikolojisi, Çalışma Yaşamında Psikolojik Sorunlar ve Veri Analizi gibi dersler vermektedir. Alanında ulusal ve uluslararası alanda yayımlanmış çok sayıda bilimsel çalışması bulunmaktadır.