Hayallerin Hızla Buluştuğu Nokta: SAÜ Formula

Hayallerin Hızla Buluştuğu Nokta: SAÜ Formula

Üniversitemizde Formula ekibini kurma fikri nasıl doğdu? Bu projeye ilk adımı atarken hangi motivasyonla yola çıktınız?

(Berkay Çimen/Kurucu ve Takım Kaptanı)

Şöyle söyleyeyim, birçok arkadaşım var; sadece Sakarya Üniversitesi’nden değil, diğer üniversitelerden de. Bu yüzden zaman zaman üniversiteler arasında karşılaştırma yapma fırsatım oluyor. Örneğin, Kocaeli Üniversitesi’nde teknoloji kulüpleri sayısı 7-8 civarındayken bizim üniversitemizde sadece 2-3 tane vardı. Bu sayının oldukça az olduğunu düşündüm ve bu alanda bir eksiklik olduğunu fark ettim.

Arkadaşlarımla konuşarak “Üniversite olarak bu alanda gerideyiz. Ne yapabiliriz, nasıl bir adım atabiliriz?” diye tartıştık. Formula araçlarına zaten ilgim vardı ve bu tür projelerin varlığından haberdardım. Sakarya Üniversitesi’nde daha önce böyle bir şey yapılmadığı için “O zaman neden biz yapmayalım?” dedik.

Elbette bu, oldukça zor bir işti. Öğrencilerin yaptığı projelerle karşılaştırdığımızda, bu tür Formula projeleri en karmaşık ve zorlu olanlardan biri.

Biraz çılgınca ve cesaret isteyen bir yola girdik, ancak sonuç bizim için oldukça güzel oldu ve hala bu proje başarıyla devam ediyor diyebilirim. Bu projeyi hayata geçirmekteki en büyük motivasyonum, üniversitemize bir şey kazandırabilmekti. Diğer üniversitelere kıyasla takım sayısı ve mühendislik projeleri açısından geride olduğumuzu hissettim. Bu farkı hem kendi çabamla hem de ekip arkadaşlarımın desteğiyle bir nebze olsun kapatmak istedim.

Bu yıl “Formula Student Rusya”da SAÜ Formula olarak “Project Work” kategorisinde 2. oldunuz. Ayrıca bu başarınızla, Rusya’da bu yarışmada ikinci olan ilk Türk takımı olma unvanını kazandınız. Bu başarı hikayenizi sizden dinlemek isteriz.

Bu başarı hikayesi oldukça zorlu bir süreçten geçti. Normalde ortalama bir Türk takımının Formula aracı çıkarma süreci yaklaşık 4 yıl sürüyor. Biz ise geçen yıl şasimiz ve kaputumuzu üretmeyi başardık. Arabanın tamamını çıkaramasak da kabaca %50’sini oluşturduk, bu da Türk takımları arasında büyük bir ilerleme olarak görülebilir.

Genelde AR-GE süreçlerine ayrılan süre yaklaşık 2,5 yılken, biz bu süreci sadece 2,5 ay gibi kısa bir zamanda tamamladık. Geriye kalan süreçte ise “kervan yolda düzülür” mantığıyla hareket ettik. Bu yola çıktığımızda ekipteki kimse Formula projeleri konusunda çok şey bilmiyordu ve bu oldukça normaldi. Daha önce böyle bir altyapı olmadığı için biz de yolda öğrenerek, birbirimizi motive ederek ve zaman zaman düşe kalka ilerledik.

Karşılaştığımız zorluklar arasında lojistik ve ekonomik sıkıntılar vardı. Ancak tüm bu engelleri aşarak, gemiyi limana yanaştırmayı başardık diyebilirim. Rusya’ya gitmeden önce çeşitli quizlere katıldık ve dünya genelinde 13.’lük gibi güzel bir derece elde ettik. Bu sınavlara genelde dünya çapında 150-200 takım katılıyor. Bu başarının ardından Rusya’ya gitme kararı aldık.

Yaklaşık altı kişilik bir ekip olarak Rusya’ya gittik ve orada çeşitli sunumlar yaptık. Bu sunumlar sonucunda, proje takımları arasında ikincilik kazandık. Böylece Rusya’da bu başarıyı elde eden ilk Türk takımı olmanın gururunu yaşadık.

Aracınızın özellikleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Hangi yazılımlar ve araçları kullanarak tasarım ve üretim süreçlerini yönettiniz?

Formula Student yarışmalarında üç ana kategori bulunuyor: içten yanmalı motorlar, elektrikli araçlar ve otonom araçlar. Zorluk derecesi açısından sıralama yapmak gerekirse, en zor kategori otonom araçlar, ardından elektrikli araçlar ve en kolay kategori içten yanmalı motorlu araçlar.

Biz, bu işe ilk kez başladığımız için en kolay ve yapılabilir olan kategoriden, yani içten yanmalı motorlu araçlardan başlamayı tercih ettik. Şu an ikinci yılımızdayız ve aracımızın tasarım ve üretim süreçlerine odaklanıyoruz. Ancak gelecek yıllar için planımız, elektrikli araçlar kategorisine geçmek ve sonrasında otonom araç üretimi üzerinde çalışmak.

Bu süreçte, belirli bir altyapı oluşturmayı ve ekibimizin bu konularda bilgi ve deneyim kazanmasını hedefliyoruz. Şu anda geliştirdiğimiz içten yanmalı motorlu araç için hedeflerimiz; aracın yaklaşık 271 kg ağırlığında olması, 80-90 km/sa hızlara ulaşabilmesi ve yarış pistlerindeki etapları başarıyla tamamlayabilmesi.

Amacımız, sadece yarışlarda başarılı olmak değil, aynı zamanda ekibin bilgi birikimini artırarak daha büyük ve zorlu projelere zemin hazırlamaktır.

En büyük teknik zorluklarınız nelerdi ve bunları nasıl aştınız? Özellikle sizi zorlayan parçalar veya süreçler oldu mu?

Evet, teknik sorunlarla sık sık karşılaştık. Özellikle “Powertrain” dediğimiz güç aktarım elemanları üzerinde çalışmak oldukça zorlu bir süreçti. Araçlarımızın birçok farklı parçasını bir araya getirdiğimiz için bu bileşenlerin tasarımı, hesaplamaları ve üretimi tamamen bize ait oluyor. Piyasada hazır bir şekilde bulabileceğimiz parçalar değil, dolayısıyla tüm detayları sıfırdan planlamak ve üretmek zorundayız.

Bu noktada, mühendis adayı olduğumuz için gereken bilgi ve deneyime sahip olmamak bazen işleri daha karmaşık hale getirebiliyor. Çok fazla araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) yapmamız gerekti. Hatalar yaparak öğrendiğimiz süreçler oldu; zaman zaman bu nedenle ciddi vakit kayıpları yaşadık.

Üretim aşaması da ayrı bir zorluktu. Güç aktarım parçalarını üretmek hem teknik bilgi gerektiriyor hem de ekipman açısından zorlu bir süreç. Ancak bu sorunları aşmak için ekip olarak iş birliği yaptık, farklı kaynaklardan bilgi topladık ve danışmanlarımızdan destek aldık. Her yeni problem aslında bizim için bir öğrenme fırsatı oldu.

Bu zorlukları aşarken dayanıklılık, disiplin ve ekibin motivasyonu bizim en büyük yardımcımız oldu. Bugün geldiğimiz noktada, karşılaştığımız bu zorlukların hem bireysel hem de takım olarak büyümemize büyük katkı sağladığını düşünüyoruz.

(Sinan Emre Elbaş/Kompozit Bölümü Başkanı)

Takım yönetirken yaşadığımız en büyük zorluklardan biri, üyelerin okul ve projeye ayıracakları zaman arasında dengeyi kurmak oldu. Çünkü bazen vize haftası, üretim süreciyle çakışabiliyor ve bu durum, bazı üyelerin projeye katılımını zorlaştırabiliyor. Ayrıca, bazı takım arkadaşlarımız memleketlerine dönebiliyor, bu da ekip içindeki bağlantı kopukluğuna neden olabiliyor. Bu gibi durumlarla başa çıkmak için, takıma katılacak olan kişilere haftada ne kadar zaman ayırabileceklerini soruyoruz. Ardından, işlerine aidiyet duygusu geliştiren üyelerle uzun süreli bir iş birliği kurabiliyoruz. Yani, belirli bir süre zarfında, işe ne kadar adanmışlık gösterebileceklerini bilerek, daha verimli bir ekip oluşturuyoruz.

Bir diğer önemli zorluk, sponsorluk bulmak oldu. Türkiye’deki birçok büyük yarış, örneğin Teknofest, maraton yarışları, güneş arabası yarışları gibi organizasyonlar, oldukça büyük bütçelere sahip ve bu yarışlara katılan takımlar, aynı sponsorlar için başvurabiliyor. Dolayısıyla, bizim de bu yarışlara sponsor bulmaya yönelik başvurularımızda öne çıkmamız gerekiyor.

Bu durumu aşabilmek için, özel bir sponsorluk dosyası hazırladık. Dosyamızda, yaptığımız işin tutkusunu, nasıl ilerlemek istediğimizi ve potansiyel sponsorlarımıza neler vadettiğimizi açıkça belirttik. Ardından, bu dosyayı potansiyel sponsorlarımıza sunarak, onları ikna etmek için yüz yüze görüşmeler yaptık. Bu şekilde, işimize ne kadar bağlı olduğumuzu ve projeye olan inancımızı göstererek, sponsorluk konusunda önemli adımlar attık.

Bütün bu zorlukları aşarken, takımın kararlılığı ve projeye olan bağlılığı, bizim başarımıza katkı sağladı.

Formula ekibinizin geliştirdiği araçlarda teknoloji ve inovasyon nasıl bir rol oynuyor?

(Berkay Çimen/Kurucu ve Takım Kaptanı)

Şöyle açıklayayım: geliştirdiğimiz araçlarda teknoloji ve inovasyon, diğer Türk takımlarına kıyasla önemli bir fark yaratıyor. Rakip olarak değil, genel Türk takımları perspektifinden değerlendirecek olursak, araçlarımızın kabukları genelde 10 kiloda kalıyor. Diğer ekiplerde bu ağırlık genellikle 40-50 kiloya kadar çıkabiliyor. Ancak, mukavemet açısından hemen hemen aynı sonuçları elde ediyoruz. Bu da malzeme seçimimizdeki yenilikçi yaklaşımımız ve tasarım sürecimizdeki optimizasyonun bir sonucu.

Hız konusunda ise Türkiye’deki en hızlı büyüyen kulüplerden biriyiz. Hem süreç yönetiminde hem de teknik ilerlemelerimizde fark yaratmayı başardık. Seri üretim yapmıyor olmamıza rağmen, eğer böyle bir yola girseydik, en hızlı seri üretim yapabilecek ekiplerden biri olacağımıza inanıyoruz.

Bu başarılarımız, inovasyonu önceliklendiren ve verimliliği esas alan bir çalışma prensibiyle mümkün oldu. Teknoloji, her adımda rekabetçi bir avantaj sağlıyor ve bu da bizi diğer ekiplerden ayıran temel unsurlardan biri.

Formula ekibinizde, araç dışında hangi teknolojik gelişmelere odaklanıyorsunuz? Örneğin, sürdürülebilirlik ve çevre dostu çözümler üzerinde bir çalışma yapıyor musunuz?

Evet, çevre dostu çözümler konusunda ekip olarak bir adım atmış durumdayız. Bu doğrultuda ekibimizin bir alt birimi oluşturuldu ve bu birim bu sene aktif olarak çalışmalarına başladı. Özellikle elektrikli ve otonom araçlar üzerine yoğunlaşıyorlar.

Hedefimiz, her iki yılda bir yeni bir araç geliştirmek. Bu yıl içten yanmalı motorlu araçla ilerliyoruz; ancak önümüzdeki iki yıllık dönemde tamamen elektrikli bir araca geçiş yapmayı planlıyoruz. Bu geçişle birlikte, çevreye olan etkilerimizi azaltarak sürdürülebilir bir çözüm sunmayı hedefliyoruz.

Bunun yanı sıra, uzun vadeli vizyonumuzda otonom araç geliştirme yer alıyor. Türkiye’de henüz gerçekleştirilmemiş bu alanda başarılı olmayı ve yenilikçi çözümler sunmayı amaçlıyoruz. Kulübümüzün misyonlarından biri de bu: hem teknolojik ilerlemeye katkıda bulunmak hem de çevre dostu çözümlerle daha sürdürülebilir bir geleceğe adım atmak.

Aracın performansını artırmak için geleneksel yöntemler dışında denediğiniz sıra dışı bir çözüm veya yöntem var mı?

Geleneksel yöntemlerin ötesine geçmek her zaman bir yenilikçi yaklaşım gerektiriyor. Bu yıl, aracımıza turbo veya süper şarj eklemeyi planlıyoruz. Türkiye’de bu tür bir uygulamayı deneyen ilk takım, Kocaeli Üniversitesi’nin ekibi olmuştu. Biz de bu fikri denemek istiyoruz, çünkü bu geleneksel sayılabilecek yöntemlerin dışında farklı bir çözüm sunabilir.

Ayrıca, aracımızın şasisini doğru paslanmaz çelikten yapıyoruz. Bu, Türkiye’de bu malzemeyi kullanan ilk takım olmamızı sağlıyor. Bu da yenilikçi bir adım olarak değerlendirilebilir. Bu tür çözümler, aracımızın performansını artırmaya yönelik önemli katkılar sağlıyor ve bizi farklı kılıyor.

Gelecekte Formula 1 gibi profesyonel arenada yarışmaya yönelik bir hedefiniz var mı?

Evet, kesinlikle var. Şunu söyleyebilirim ki, Formula 1 takımlarının çoğu, genellikle Formula Student gibi projelerde yer alan öğrencileri bünyelerine katıyor. Biz de bu projelerde yer alarak tecrübe kazanmayı ve ileride bu alanda bir kariyer yapmayı hedefliyoruz.

Benim ve ekipten birkaç kişinin en büyük hedefi, Formula 1 takımlarında mühendis olarak çalışmak. Ayrıca, ilerleyen yıllarda bir araya gelip, belki bir Türk Formula 1 takımında yer almak da bizim için büyük bir hayal. Bu tür projeler, bize sadece Formula 1’e adım atma fırsatı sunmakla kalmaz, aynı zamanda büyük bir deneyim kazandırarak bizi bu seviyeye taşıyacaktır.

Formula aracınızı daha geniş bir kitleye ulaştırmak için, aracınızı topluma tanıtma veya sergileme fikriniz var mı? İnsanların bu projeyi tanıması adına neler yapmayı planlıyorsunuz?

Evet, aracımızı tamamladığımızda bir lansman düzenlemeyi planlıyoruz. Bu lansmanda, şehre gelen insanları ve projeye katkı sağlayanların ailelerini davet edeceğiz. Ancak bu etkinlik sadece bunlarla sınırlı kalmayacak; bizi takip eden herkese açık olacak. Sosyal medyada aktif olarak duyurular yaparak aracımızı daha geniş bir kitleye tanıtmayı hedefliyoruz. Bu şekilde hem projemize olan ilgiyi artırmak hem de daha fazla kişiye ulaşmak istiyoruz. Sosyal medyada zaten oldukça aktifiz ve bu kanal aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşmayı planlıyoruz.

Sponsorluk arayışına nasıl başladınız? Ekibin kurulma sürecinde, sponsor desteği almak için nasıl bir strateji izlediniz? Buna ek olarak, sponsorluk teklifinizi sunarken, potansiyel sponsorlar için en önemli avantajlar neler? Ekip olarak ne tür değerler sunuyorsunuz?

Sponsorluk arayışına ilk başladığımızda, en büyük zorluklarımızdan biri ekip olarak henüz yeni bir projede olmamızdı, bu da sponsorlar için biraz belirsizlik yaratıyordu. Ancak, onların en çok istediği şey güven. Yani, bize yatırım yapacaklarsa, bunun karşılığını alacaklarını görmek istiyorlar. İlk senemizde, projelerimizin henüz tamamlanmamış olmasına rağmen, onlara hayallerimizi ve potansiyelimizi sunduk. Bu süreçte zorlandık, ancak buna rağmen geçen yıl 19 sponsorla anlaşma sağladık. Bu yıl ise bu sayıyı artırmayı hedefliyoruz. Özellikle bütçe açısından, geçen seneye göre %80’lik bir artış sağladık, bu da projeye olan güvenin arttığını gösteriyor.

Rusya’daki başarılarımız, tasarladığımız şasi ve kaput gibi bileşenlerle sponsorlar için daha sağlam bir referans oluşturdu. Bu başarıları, sponsorluk görüşmelerinde önemli bir koz olarak kullandık. Genelde sponsorluk sürecinde ilk olarak bir temasa geçiyoruz. Bu, sosyal medya ya da telefon yoluyla olabilir. Temas sağlandıktan sonra, yüz yüze görüşme yaparak daha detaylı bir sunum yapıyoruz ve onları projeye inandırmak için ikna çabası gösteriyoruz. Eğer sponsorlar bizimle anlaşırsa, projeye malzeme ya da finansal destek sağlıyorlar.

Sponsorluk teklifimizi sunarken, potansiyel sponsorlar için sunduğumuz en büyük avantajlardan biri, ekibimizin gösterdiği başarılar ve sürekli gelişimimizdir. Ayrıca, markaların projeye olan katkıları, onların hedef kitleleriyle daha derin bir bağ kurmalarını sağlıyor. Bu süreçte, güven ve uzun vadeli iş birliği ön planda tutuluyor.

Peki, sponsorlarınız size sadece fon mu sağlıyor? Bunun dışında size ne gibi katkılarda bulundular?

(Sinan Emre Elbaş/Kompozit Bölümü Başkanı)

Evet, sadece finansal destek dışında da birçok teklif aldık. Geçen yıl örneğin, üretim yaptığımız bir firma olan Takdis Kompozit ile kurduğumuz ilişki, benim stajyer olarak çalışmaya başlamamla devam etti. Orada kompozit üzerine yaptığım projelere ve onların projelerine ortaklaşa devam ettik. İletişimi sürdürüyoruz ve bu iş birliği sayesinde, kompozit pazarına adım attığımızda, bu yıl da sponsorluk desteği almaya devam ettik. Ayrıca, bu firmadan malzeme desteği sağladık. Bu tür bağlantılar ve iş birlikleri, sponsorluk ilişkilerinin devamını getiriyor ve bizim için çok değerli fırsatlar sunuyor. Yani, sponsorluk sadece bir kez sağlanan destek değil, uzun vadeli iş birlikleri kurmamıza da olanak tanıyor.

Related Articles

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir