ODTÜ Endüstri mühendisliği lisansı sonrasında Technical University of Berlin’de Küresel Üretim Mühendisliği üzerine yüksek lisans yapmışsınız ama iş hayatınızda daha çok pazarlama, ürün yönetimi, stratejik planlama, süreç iyileştirme ve dijitalleştirme alanlarında faaliyet göstermişsiniz; eğitim hayatınızdan farklı bir yönde kariyerinizi şekillendirmişsiniz Kendinizi bu alanlar için nasıl yetiştirdiniz?
BURCU GÜR YILMAZ:
Öncelikle derginize ilginiz için teşekkür ederim. Sizin sözlerinize bir de fen lisesi diplomamı ekleyince, evet, eğitimim biraz teknik ağırlıklı görünüyor. Ancak kariyerimde yoğunlaştığım ürün yönetimi, pazarlama, stratejik planlama, süreç iyileştirme, dijitalleşme alanlarının eğitimimle uyumlu olduğunu ve çok farklı bir yönde olmadığını düşünüyorum. Özellikle pazarlama ve ürün yönetimi sözel disiplinlerden de beslenen alanlar olmasına rağmen, bu bölümler ağırlıklı olarak analitik süreçler de içeriyor. Her süreçte de bir endüstri mühendisinin ilgisini çeken, iyileştirmeye açık noktalar bulunuyor.
Mühendislik eğitiminin getirdiği analitik bakış, büyük resmi görmek, sebep sonuç ilişkilerini yakalamak, iyileştirmeye açık noktaları keşfetmek ve bunları bir bulmaca gibi çözmeye çalışmak her alanda kullanabileceğiniz yetkinlikler. Bu açıdan bakınca iş hayatımda endüstri mühendisliği eğitimimim çok faydasını gördüm. Bunun yanı sıra eğer ürün teknik özellikleri daha ağır olan bir ürünse, o zaman mühendislik altyapısı ürün yönetimi görevlerinde ayrıca avantaj da sağlayabiliyor. Nitekim, ürün yönetimi bölümlerinde çalışan benim gibi birçok mühendis arkadaşım var.
Bununla birlikte tabii ki yaptığım işin gerektirdiği ve akademik hayatımda edinmediğim yetkinliklere ve donanımlara ihtiyaç duyduğum durumlar oldu. Ben iş başında eğitime, uygulayarak öğrenmenin önemine ve yaşam boyu gelişime çok inanıyorum. Kurumsal şirketlerde de bu konu aktif bir şekilde planlanıyor ve yönetiliyor. Yöneticinizle yaptığınız periyodik değerlendirmelerde gelişim noktaları belirleyip eğitimlere katılabiliyorsunuz. Yani aslında eğitim diplomayı alınca bitmiyor; kendinizi o anki ya da plandığınız gelecekteki işleriniz için sürekli geliştirmeniz gerekiyor. Ben de iş hayatımda gerekli olan alanlarda okuyup araştırarak, iş arkadaşlarımdan öğrenerek, eğitimlere katılarak kendimi geliştirmeye çalıştım ve çalışmaya devam ediyorum.
Sizce lisans/yüksek lisans eğitimlerini farklı alanda almış olmak bir adım geride başlatır mı?
BURCU GÜR YILMAZ:
Üniversiteden mezun olup iş ararken ilanları incelediğimizde başvuranlardan beklenen birtakım donanımlar/yetkinlikler olduğunu görürüz. Bunlardan bazıları o işe kabul edilmek ve o mesleği yapmak için zorunlulukken, diğerleri tercihen sahip olunması gereken özellikler de olabilir. Birinci durumda eğer yapmak istediğiniz mesleğe uygun bir eğitim almadıysanız, bu alanlarda zaten çalışma imkanınız pek olmaz; o mesleği yapmak için uygun bölümü okuyup istenilen yetkinlikleri tamamlamanız gerekir. Ancak ikinci durum söz konuysa ve siz o iş için gerekli ana koşulları sağlayıp işinize başladıysanız, artık buradaki başarı faktörleri aldığınız eğitimin de ötesine geçer.
Hatta bazen farklı bir eğitim alt yapısıyla gelmek, farklı bir bakış açısı, farklı bir yaklaşım ve çözüm önerisi getirmek sizi geriden başlatmak yerine fark yaratan ve değer katan kişi durumuna da getirebilir. Yalnız, farklı bir alanda eğitimin ardından yapmak istediğiniz iş için eksikleriniz olduğunu düşünüyorsanız ya da hissediyorsanız, buradaki ihtiyacı belirleyip açığı hızlıca kapatmaya çalışmak başarılı olmak için bir zorunluluk olacaktır. Bir önceki soruda da paylaştığım gibi, ben iş başında eğitime ve ihtiyaca yönelik öğrenmenin verimliliğine inanıyorum ve bu şekilde herkesin gerekli koşullara göre kendini geliştirebileceğini düşünüyorum.
Öğrencilik hayatınızda birçok önemli firmada staj ve çeşitli projelerde yer almışsınız. Çeşitli firmalarda ürün müdürü, takım ve proje lideri, pazarlama geliştirme ve ürün yönetimi alanlarında uzman derecesinde faaliyet göstermişsiniz; stajlarınız daha çok kariyeriniz doğrultusunda görünüyor, biz öğrencilere kariyer yönlendirmesi, staj seçimi, çeşitli projelerde yer almak hakkında ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Sizce üniversite-sanayi iş birlikleri öğrenciler ve sektörün geleceği hakkında ne kadar önem arz ediyor ve öğrencilere ne gibi katkılar sağlıyor?
BURCU GÜR YILMAZ:
Mezuniyet öncesi yapılan stajların ve katılınan projelerin ileriki dönemde yapacağınız iş ve şirket seçimlerinde çok önemli tecrübeler olduğunu düşünüyorum. Stajlar sayesinde iş hayatıyla ilgili en gerçekçi simülasyonu yaşama imkanı yakalıyorsunuz; bunu henüz okuldayken ve bir işe girmenin/beğenmezseniz çıkmanın tüm o uzun ve meşakkatli süreçlerini tecrübe etmeden deneyimleyebiliyorsunuz. Bu sebeple, staj yerlerinizi ve konularınızı seçerken
orada çalışmanın nasıl olacağını merak ettiğiniz yerlerde ve bölümlerde, ve mümkün olduğunca çok görev üstlenerek ve sorumluluk alarak yapmaya çalışmanızı şiddetle öneririm.
Benzer şekilde gerek derslerinizle bağlantılı gerek üniversite/sanayi işbirlikleri ya da hocalarımızın danışmanlık yaptığı projelerde çalışma imkanı bulduğunuzda bunları değerlendirmenizi öneririm. Eğitim masraflarını kendi karşılayan bir öğrenci olarak hem maddi açıdan bir kaynak olması, hem de gelecekte çalışabileceğim potansiyel sektör ve şirketleri tanımak için imkan bulduğum projelerde çalışmaya gayret ettim. Bu bana ne yapacağımı bulmaya yardım ederken ne yapmak istemediğim konusunda da fikir verdi. Öğrenciyken biraz cam fanusta yaşıyor ve eğitimimiz sonrasındaki yaşantıyı, ortamı, koşulları gözümüzde çok canlandıramayabiliyoruz. Katılacağımız mümkünse farklı sektörlerdeki/şirketlerdeki bu tarz projeler ufkumuzu açacak, bakış açımızı genişletecek ve bizi iş hayatına daha iyi hazırlayacaktır.
Kariyerimin çok büyük kısmını Arçelik’te geçirmiş biri olarak, şirketimizin meslek liseleri, üniversiteler ve araştırma enstitüleriyle çok güzel ve verimli çalışmalar yaptığına şahit olma fırsatını yakaladım. Bir şirketin içinde bulunduğu topluma desteği, araştırma enstitüleri ve üniversitelerle Ar-Ge çalışmaları yaparak yeni teknolojiler geliştirmesi ya da süreçlerini iyileştirmesi, sürdürülebilir büyümenin en önemli noktalarından bazıları. Bu işbirliklerinin tüm katılımcılar ve ülkemiz için faydalı sonuçları olduğunu görüyoruz. Öğrencilerimiz için de projeler, stajlar gibi fırsatların da doğmasını sağlıyor. Bu anlamda üniversite-sanayi iş birliklerinin çoğalarak artmasını diliyorum.
Köklü firmalarda güzel rütbelerde uzun yıllar tecrübeyle ilerlemişsiniz şu anda kendi işinizi yapıyorsunuz sizi buna yönlendiren tecrübeler düşünceler nelerdir, hangi amaçlarla bu yola çıktınız?
BURCU GÜR YILMAZ:
İş hayatı ile ilgili tercihlerimizde özel hayatımızdaki durumumuz da çok önemli bir yer oynar. Belki aramızdan bazıları üniversite eğitimini tamamladıktan sonra ailesine destek olmak üzere hemen iş hayatına atılacak, bazılarımız da eğitimine yüksek lisans ile devam edecek imkânı bulacak. Kimisi için denenmemişleri denemek, yepyeni bir şirket kurmak keyifli bir heyecan iken, diğerleri için güvenilir ve büyük bir şirkette işe başlamak ve çalışan bir sistemin bir parçası olmak daha doğru bir kariyer adımı olacak.
Ben de bu alternatiflerin arasında, 14 yaşında babasını kaybetmiş, annesi ve kız kardeşi ile kalmış bir genç kız olarak, başarılı bir öğrenci olmanın fırsatını değerlendirip Türk Eğitim Vakfı’nın bursu ile Ortadoğu Teknik Üniversite’sindeki Endüstri Mühendisliği eğitimi tamamladım ve ardından yine burslu olarak Almanya’da Berlin Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans derecemi aldım. İşe atılma vakti geldiğinde Arçelik’in o dönemdeki Almanya ülke genel müdürü Sayın Uğur Kayalı’nın daveti ile Arçelik bünyesine katıldım. Bursiyeri olduğum Türk Eğitim Vakfı’nın kurucusu merhum Vehbi Koç’un bir şirketi olan Arçelik’te çalışmaya başlamak benim için gurur ve mutluluk verici ve kariyer anlamında da tatmin edici bir karar oldu. 18 yıllık çalışma hayatım boyunca bu kararımdan hep memnun kaldım. Bu çok uzun bir zaman gibi görünse de, bu süre zarfında farklı ülke ve şehirlerde, farklı fonksiyon ve pozisyonlarda çalışarak hep yeni şeyler öğrendiğim, kendimi geliştirdiğim, işimi ve iş arkadaşlarımı severek çalıştığım bir çalışma hayatı geçirdim.
Arçelik’ten ayrılışım ve kendi işimi yapmaya başlama kararım ailecek ülke değiştirmemiz ile tetiklendi. Bu zorlu taşınma sürecinin ana organizasyon ve koordinasyonunu, üstelik pandemi koşullarında, ben yapmak durumundaydım. Bu görevi iyi bir şekilde tamamlamak ve aile bireylerinin sıkıntısız bir şekilde yeni hayatlarına uyum sağlamaları için gerekli düzenlemeleri yapmak üzere, o güne kadar hiç ara vermediğim 18 yıllık çalışma hayatıma bir ara vermiş oldum.
Ülke değişikliği ile birlikte aynı zamanda kariyerimle ilgili farklı bir yola çıkabileceğimi hissettim ve bu fikri denemek için uygun ortam ve imkana sahip olmanın avantajıyla kendi işimi yapmaya karar verdim. Bugüne kadar edindiğim deneyimler ile özellikle merkez Avrupa’da büyümek isteyen küçük ve orta ölçekli şirketlere destek olabileceğimi gördüm. Pazara ve müşteriye daha yakın olmak, iş ve yaşam kültürünü tanımak, aynı dil ile iletişim kurmak gibi avantajlar ile çalıştığım şirketlerin bu bölgedeki büyümelerini hızlandırmayı ve başarılarını arttırmayı hedefliyorum.
Sektör derslerini yani üniversite öğrencilerinin daha okulu bitirmeden iş dünyasının önemli kişilerle görüşüp iş dünyasındaki problemleri görüşmesini nasıl değerlendirirsiniz?
BURCU GÜR YILMAZ:
Benim öğrencilik dönemimde bu tarz bir dersimiz yoktu ve yaptığımız birkaç staj, proje ve teknik gezi dışında, sektörler, şirketler, bölümler, işleyişler, görevler hakkında kısıtlı bilgiye ulaşabiliyorduk. O dönemlerde birisinin bana şirketlerdeki süreçleri anlatmasını ne kadar çok isterdim! Koordinatörümüz Sayın Hakan Tunahan Hocamız böyle bir sektör dersinden bahsedince dersin tarzını ve amacını çok sevdim.
Sektör temsilcileri, sektör dersleri ile tecrübelerini paylaşarak öğrencilerimizin iş hayatlarına atılma süreçlerinde onlara bir fayda sağlamanın mutluluğunu hissederken, öğrencilerimiz de seçmeli ders kapsamında tüm bir dönem boyunca direkt olarak iletişime geçebilecekleri, bilgi alışverişinde bulunabilecekleri ve akıllarına takılan soruları tartışabilecekleri bir iş insanı ile bir araya gelme fırsatı buluyorlar. Bu fırsat, onlara birkaç saatlik seminerlerde alacaklarından çok daha fazla bilgiye ulaşma, üzerine düşünme ve değerlendirme, konuları tartışma ve birlikte öğrenme ortamı sunuyor. Sektör derslerinin arttırılmasının ve daha fazla alternatifler sunulmasının öğrencilerimiz için çok faydalı olacağına inanıyorum.
Sektör temsilcileri de öğrencilerimizden gelen geri bildirimlerle kendi alanlarında farklı bakış açıları yakalayabilirler ve süreçleri geliştirecek adımları atabilirler. Ayrıca çalıştıkları şirketlerin öğrenciler arasındaki tanınırlığını arttırarak, işveren markasının gelişimine destek sağlayabilirler.
Sektörle ilgili bir ders verirken ‘’kalabalık’’ bir öğrenci grubuna anlatacağınız bilgilerin daha etkili olması adına nasıl yöntemler izliyorsunuz? Öğrenci sayısı arttıkça dersin kalitesi değişiyor mu, ders anlatırken kullandığınız metotlardan sunum sürenize kadar yaptığınız değişikliklerin bu konuda etkilerini görüyor musunuz?
BURCU GÜR YILMAZ:
Dersimiz “Küresel Şirketlerde Ürün Yönetimi” 2021-2022 Güz yarıyılında İşletme Fakültesindeki tüm bölümlerin 7. dönemleri için ilk kez açıldı ve 4 farklı bölümden 260 öğrencimizin katılımıyla beklentimizin çok üstünde bir sayıya ulaştı. Her ne kadar dersi çevrimiçi olarak planlanmış olsak da, ders akışında ve işleyişte öğrenci sayısına uygun olarak ilk planladığım uygulamalarda değişiklik yapmak durumunda kaldım.
Çevrimiçi derslerin en sık karşılaşılan zorlukları katılımcıların ekran karşısında çok uzun süre hareketsiz kalması, dikkat süresinin kısalması, (artan sayıyla birlikte zorlaşan) etkileşim imkanlarının kısıtlı olması. Bu sıkıntıları azaltmak için dersin akışına etkileşimi arttırıcı soru-cevap, sistem içi/dışı anketler, küçük sürprizler (soruyu en hızlı cevaplayanlara ödevde 10 puan bonus gibi J) ve farklı içerik tipleriyle hareketlilik getirecek unsurlar ekleyerek aktif bir ders olmasına önem verdim. Ders anında öğrenci sayısının yüksekliği sebebiyle, öğrencilerimizin katılımları çoğunlukla sohbet alanında yazılı olarak ilerledi. Daha küçük bir sınıfta yapılabilecek grup çalışması, sunum gibi aktiviteleri yapma imkanımız olmadığı için uygulama çalışmalarını ödevlerle gerçekleştirmeye çalıştık; ancak özellikle uygulama ve derse katılım tarafında öğrenci sayımızın yüksekliğinin önemli bir kısıt yarattığını söylemeliyim. Birebir iletişimi desteklemek üzere ders dışında e-posta ile iletişim kanalını da açık tuttum. Bana ulaşan sorularının cevaplarını diğer öğrencilerimizle de bir sonraki derste paylaşarak, herkesin aynı bilgi seviyesinde kalmasını sağlamaya çalıştım.
Aynı zamanda, konuyla ilgili tecrübelerini paylaşmaları için bazı derslerimize sektörden konuklar davet ettim. Konuklarımızın katılımı da dersimizin akışına bir hareket kattı ve öğrencilerimizin ilgisini yüksek tutmaya yardımcı oldu. Dersimizin çevrimiçi olarak sunulması daha fazla öğrencimizin faydalanmasına fırsat yarattı; ayrıca derslerin kaydedilmesi ve tekrar seyredilebilmesi ek bir avantaj sağladı. Kullandığımız uzep platformunda bize ayrılmış tanımlı bir alanda ders sunumlarını, içerikleri, internet sayfa linklerini paylaşma ve arşiv oluşturma
Dersimizle çok sayıda öğrencimize ulaşmak beni çok mutlu etti. Bununla birlikte, daha az sayıda bir öğrenci grubuyla öğrencilerin aktif katılım sağladığı ve rol aldığı bir ders akışının daha etkin bir öğrenme deneyimi sağlayacağını düşünüyorum.
Bir Uluslararası Ticaret öğrencisinin sektöre atılmadan önce neler bilmesi ve nereden başlaması gerektiğini düşünüyorsunuz, iletişim alanında kötü ama derslerinde ve alanında oldukça başarılı bir öğrenci sizce sektörde başarı basamaklarını tırmanabilir mi?
BURCU GÜR YILMAZ:
Uluslararası Ticaret kendi alanım olmadığı için, bir uluslararası ticaret öğrencisinin nasıl bir donanıma sahip olması gerektiği hakkında yorum yapamıyorum. Prensip olarak, ben, yapılan her işin en iyi şekilde yapılması gerektiğine, en azından bunun hedeflenmesine ve
buna yönelik çalışılması gerektiğine inanıyorum. Bu prensiple, bölümünüzün öngördüğü, planladığı ders
programı kapsamında başarılı bir öğrenci olmak için gereklilikleri layığıyla yerine getirmeniz durumunda, ihtiyaç duyulan donanıma da sahip olacağınızı düşünüyorum.
Öte yandan, iş hayatında başarının sadece teknik donanımlarla elde edilmediğini gözlemlediğim durumlar çok oldu. Özellikle büyük şirketlerde tanımlanan başarılar sıklıkla tek kişilik iş çıktılarından oluşmuyor; o başarıların ardından ekipler çalışıyor, ve toplam iş çıktılarının sonuçlarından ortak bir başarı ortaya çıkıyor. Teknik donanımı iyi ancak iletişimi ve birlikte çalışma yetkinliği kötü olan bir çalışan, sistemin verimini düşürdüğü için başarıya ulaşma şansını da düşürmüş oluyor. Şirketler de bu etkinin bilincindeler ve çalışan/takım iletişimini arttırmak için eğitimler/aktiviteler düzenliyorlar; takım elemanların iletişim yetkinliklerini geliştirmeye çalışıyorlar. Sadece iş hayatında değil, hayatın her alanında, etkili iletişimin başarıya ulaşmakta çok önemli olduğuna inanıyorum.
Vereceğiniz eğitimlerin başlıklarını ve kaynaklarını seçerken nelere dikkat ediyor ve nasıl adımlar izliyorsunuz? O bilgiyi öğrendiğiniz andan birine aktardığınız ana kadar bilgi sizde nasıl bir değişim geçiriyor?
BURCU GÜR YILMAZ:
Ders akışımızı ve konu başlıklarını belirlerken koordinatörümüzün bir tavsiyesi olmuştu: (İş) hayatınızla ilgili bir kitap yazıyor olsaydınız neler anlatırdınız/yazardınız? Bu soruya cevap ararken, ürün yöneticisi olarak iş hayatımın nasıl geçtiğini, neler yaptığımı düşünerek ana başlıklar halinde toparlamaya çalıştım. Ayrıca sektördeki güncel konular, tartışma konuları neler, bunları programımıza nasıl ekleyebilirim, bunları inceleyip, koordinatörümüzün de değerli yorumları ile 14 haftalık ders programımızı belirledim.
Öncelikli kaynağım tecrübelerimdi; çünkü ben akademik hayatımda pazarlama ve ürün yönetimi eğitimi almamıştım. Ancak öğrencilerimize daha detaylı bilgi verebilmek için üniversitelerin ders programlarını inceledim, kaynak kitapları araştırdım. Dersimizi Türkçe yapacağımız için hem öğrencilerimizin kaynak olarak kullanabilecekleri hem de benim doğru terminolojiyi bulabileceğim Türkçe kaynakları da bulmaya özen gösterdim. Ayrıca internetten akademik kaynaklar/çalışmalar okudum, blogları takip ettim, mail gruplarına ve eğitimlere dahil olarak dersimize fayda sağlayacak bilgileri derlemeye çalıştım.
Bu bilgileri öğrencilerimize aktarabileceğim zamanın, online bir platformda ve haftada sadece 2 saatle kısıtlı olması sebebiyle dersimizde öncelikle en önemli tanımları, kavramları ve süreçleri aktarmaya çalıştım ve her konuyla ilgili, tercihen farklı sektörlerden örnekler vermeye
önem verdim. Böylece soyut kavramların iş hayatında öğrencilerimizin karşısına hangi şekillerde çıkabileceğini görmelerini amaçladım. Bunun yanı sıra, öğrencilerimizin “büyük resmi” görebilmeleri, bir şirketin yapısı ve genel süreçleri hakkında bilgi sahibi olmaları amacıyla, ürün yönetiminin organizasyon içerisinde ilişkide olduğu diğer bölümlerle olan süreçleri aktarırken de iş hayatından çokça örneğe yer vermeye çalıştım.
Sizce öğrenciler okullarından mezun olduktan sonra iş hayatına hazır olabiliyorlar mı? Üniversiteler öğrencileri iş hayatına ne denli hazırlayabiliyor?
BURCU GÜR YILMAZ:
Üniversitelerin sundukları programlarla, verilen kısıtlı 4-5 senelik süre içerisinde, öğrencilere gerek akademik anlamda gerekse staj, proje gibi uygulamalarla pratik anlamda iyi bir alt yapı kazandırdığına, onlara iyi bir “alet çantası” verdiğine inanıyorum. Öte yandan “iş hayatı”, adından da anlaşılacağı üzere, bir yaşam tipi. Yani teknik yeterlilikler, kullanılan bilgisayar programları ya da yapılan veri analizlerinden daha farklı bir boyutta. Üniversitede, belki de hayatımızın en keyifli döneminde, bir ücret karşılığında zamanımızı ve emeğimizi vereceğimiz iş hayatına hazırlanmak biraz zor olabilir. Bu sebeple, güvenli alanımız olan üniversite eğitimi boyunca iş hayatını ne kadar gözlemleme, tecrübe etme imkanı bulursak, iş hayatının öğelerini üniversite yaşantımıza entegre edebilirsek, o kadar da iyi hazırlanma imkanımız olacağını düşünüyorum.
Bir işi en iyi bilen, onu yapandır, derler. İş hayatına başlayınca, üniversitede öğrenilen teknikler, yöntemler, araçlara ek olarak, iş başında eğitim ile, direkt olarak o işte kullanacağınız diğer bilgileri ve araçları da öğrenme imkanınız zaten oluyor. O yüzden, bence üniversiteler öğrencileri hayat boyu öğrenmeye hazırlarlarsa, iş hayatına ve aslında hayatın kendisine hazırlamış olurlar, diye düşünüyorum.
Üniversitemizde ‘Küresel şirketlerde ürün yönetimi’ dersini veriyorsunuz, dersinizin içeriği hakkında bize bilgi verebilir misiniz? Bu eğitim sürecinde en önem verdiğiniz şeyler nelerdir? Kendinize nasıl bir yol çiziyorsunuz? Özelikle uyguladığınız teknikler var mıdır?
BURCU GÜR YILMAZ:
Dersimizin amacı, öğrencilerimize küresel pazarlarda aktif olan şirketlerin stratejik hedeflerine ulaşmak için uyguladıkları ürün yönetimi süreçlerini ve araçlarını anlatmak, ürün yöneticisinin organizasyondaki yeri, rolü ve görevleri hakkında bilgi vermek ve bunu iş hayatından
örneklerle destekleyerek öğrencilerimize yakın zaman sonra başlayacakları iş hayatları için bilgi sağlamaya çalışmaktır.
Dersin içeriğini belirlerken bu amaçtan yola çıktım; bir yandan da sürekli zamanda yolculuk yaparak, hep kendi öğrencilik dönemimi ve o zamanki düşüncelerimi, heyecanlarımı, merak ettiğim sorularımı hatırlamaya çalıştım. Dersimiz ile öğrencilerimize iş hayatından bir kesit göstermek, onlara alacakları kararlar için faydalanacakları bilgiler vermek istedim. Öğrencilerimizin, ürün yönetiminin belki ilgilerini çektiğini fark edebilecekleri, belki de “bu hiç benlik değilmiş” diyebilecekleri ya da ileride başka bölümde çalışırken ürün yönetimi ile bir işleri olduğunda onları anlayabilecekleri bir alt yapıya ulaşmalarını hedefledim. Ayrıca bu işi yapmak isterlerse, onları ne gibi görevler bekliyor, hangi alanlarda çalışabilirler, kendilerini nasıl geliştirmeleri gerekir gibi soruları cevaplayacak duruma gelmeleri benim için en önemli konulardan biriydi.
Öğrencilerimizin benim tecrübelerimin yanı sıra farklı alanlarda tecrübeli olan diğer iş insanlarından da örnekler dinleyebilmeleri için dersimize konuklar davet ettim. Bu sayede öğrencilerimiz dünyanın farklı noktalarından katılan toplam 7 konuğumuzdan ilginç vakalar dinlemiş ve keyifli sohbetlere eşlik etmiş oldular. Öğrencilerimiz sohbet alanında yazışmalarla soru ve yorumlarını paylaşırken, ben de aklıma gelen soruları sorarak heyecanlı bir öğrenme sürecinin içerisine dahil olmanın keyfini yaşadım. Konuklarımızın katılımı faydalı bilgiler, farklı vakalar ve tecrübe paylaşımlarıyla dersimize güzel bir renk kattı.
Dersimizi 2021-2022 Güz yarıyılında ilk kez açtık ve tamamladık. İşletme Fakültesi’nin İşletme, Sağlık Yönetimi, Uluslararası Ticaret ve İnsan Kaynakları Yönetimi bölümlerinden farklı alt yapılarla dersimize katılan öğrencilerimiz olduğunu göz önüne alarak dersi ortak bir paydada toplamaya gayret ettim. Dersimiz, benim için de bu boyutta verdiğim ilk eğitimdi. Her işte olduğu üzere, dersimizin yönetiminde ve işleyişinde geliştirmeye açık noktalar mutlaka var. Dersimizin tekrar açılması söz konusu olursa, edindiğimiz tecrübelerle daha da iyileştirip ilerlemek her zaman hedefimiz.
İlginiz için tekrar teşekkür ederim.
Derginizde emeği geçen tüm ekibe ve tüm öğrencilerimize sevgi ve selamlar,
- Burcu Gür Yılmaz, 1999 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun olmuş, ardından Almanya’da Berlin Teknik Üniversitesi’nde Küresel Üretim Mühendisliği yüksek lisansını tamamlamıştır. Bir Türk Eğitim Vakfı bursiyeri olan Burcu Hanım, Koç Grubu’nun dayanıklı tüketim sektöründeki amiral gemisi olan Arçelik’in Almanya ofisinde ürün yöneticisi olarak iş hayatına başlamış, devamında Ankara’da bulunan Arçelik Bulaşık Makinesi İşletmesi’nde ArGe bölümünde çalışmalarını sürdürmüştür. İlerleyen dönemde Arçelik Pazarlama Yeteneği Geliştirme Yöneticiliği’nde dijitalleşme projeleri yürütmüştür. Yılmaz, 2021-2022 güz yarıyılında Sakarya Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde Sektör Temsilcisi olarak “Küresel Şirketlerde Ürün Yönetimi dersini vermiştir.